12 Nisan 2016 Salı

Türklerin İslamiyete Girişini Kolaylaştıran Nedenler

İslamiyet büyük ölçüde Müslüman Arapların siyasî hakimiyet kurdukları sahalarda yayılmış olduğu halde siyasî hakimiyet tesis edilmeden İslam’ın yayıldığı topraklar ise başta Türk ülkeleri olmak üzere Güney Doğu Asya’dır.

İslâm dini Müslümanların fethettiği topraklarda cebir ve tehdit yoluyla değil gönül hoşluğuyla yayılmıştır. Zaten insanlara baskı yaparak İslâmiyeti kabul ettirmek bizâtihi Kur’an-ı Kerîm’in ruhuna aykırıdır. Çünkü “Dinde zorlama yoktur” (Bakara, 2/256).

Kâinâtın ezelî ve ebedî Gök-Tanrı tarafından idare edildiğine inanan Türkler zamandan ve mekândan münezzeh, her türlü yorum ve tasavvurdan uzak ilâh fikrini İslâm’ın Allah inancında buldukları için Müslümanlığı benimsemekte zorlanmadılar.

Allah’ın sıfatları, ahiret hayatı, ruhun ebedîliği, kıyamet hayatı, kadere iman, ahlak anlayışı sevap-günah, cennet, cehennem, şehitlik, aile hayatı, fetih felsefesi, cihad, adalet, hakimiyet, vatan sevgisi istiklâl aşkı ve şûra gibi çeşitli konularda İslâm dininin ortaya koyduğu prensip ve esaslarla Türklerin benimsemiş olduğu inanç sistemi ve ilkeler arasında büyük bir uyum olması onların İslâm’a bakış açılarını etkilemiş ve diğer dinlere tepki göstermelerine rağmen İslâmiyete karşı çıkmak şöyle dursun kendi istek ve irâdeleriyle rahatlıkla benimseyip kabul etmişlerdir.

Hiç şüphesiz tarih boyunca Türklerin bir kısmı Yahudilik, Hıristiyanlık, Budizm ve diğer inanç sistemlerini benimsemişler ancak büyük çoğunluğu Türklerin inanç ve hayat felsefesine uygun olmadığı için bu dinlere karşı sert tepki gösterilmiş ve bu dinlerin Türkün karakterine ve ruh yapısına ters düştüğü açıkça ifade edilmiştir. Halbuki Türklerin İslâm dinine geçişleri kendi ruh ve karakterlerine uygun düştüğü için bazı tarihçilerin dediği gibi “adeta farkında olmadan” tabiî bir seyir içinde gerçekleşmiş ve asla bir tepki gösterilmemiştir. Nitekim XII. yüzyılda yaşamış olan Süryanî tarihçi Mikhail “Türk milleti tek tanrıya inanmakta idi. Arapların da tek Allah’a inanmaları Türklerin İslâmiyeti kabul etmelerine sebep olmuştur” diyerek bu gerçeği dile getirmektedir.

Ayrıca savaşçılığıyla temayüz etmiş olan Türk milleti İslâm’ın cihad anlayışını ve şehitlik fikrini kendi töre ve ideallerine uygun bulduğu için bu husus da onların İslâmiyeti seçmelerinde bir teşvik unsuru olmuştur.

Dinler tarihinde bu kadar kısa bir zaman zarfında bu kadar büyük kitlelerin hiçbir baskıya maruz kalmadan kendi istek ve iradeleriyle başka bir dine geçtiklerine çok az rastlanmıştır. Kısacası Türkler kendi töre, inanç, ideal ve karakterleriyle bütünleşen prensiplere sahip bu mükemmel din ve medeniyet dairesine girmekte asla zorlanmadıkları gibi İslâm kültür ve medeniyetine her alanda önemli katkılarda bulundular. Türkler İslâmiyeti kabul ettikten çok kısa bir süre sonra dini ilimler başta olmak üzere çeşitli ilim dallarında, tefekkür ve felsefe konusunda dünya çapında haklı bir şöhrete kavuşmuş bilim adamları ve mütefekkirler yetiştirdiler ve Ortaçağ İslâm kültür ve uygarlığının kurulup gelişmesinde önemli rol oynadılar.

NOT: Bu ilgili makale, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Sayın Prof. Dr. Abdülkerim Özaydın’nın Genel Türk Tarihi Ansiklopedisi’nin 2. cildinde yer alan “Türklerin İslamiyeti Kabulü” adlı makalesinden yararlanılarak hazırlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder