26 Nisan 2016 Salı

Bilinen İlk Hun Hükümdarı Tou-man (tuman)

T'ou-man (T'u-man/Tuman) Çin kaynaklarımn ismen verdikleri ilk Hun hükümdarıdır. Çin tarihçilerinin Hunların hayatma karşı duydukları ilgi onunla başlar. Buna rağmen Çin kaynakları T'ou-man'ın ne zaman Hun Devleti'nin başına geçtiğini vermemişlerdir. Çin kanaklarından zikredilen bu Hun Şan-yü'sünün adı ilk defa Türk tarihini derli toplu olarak bir araya getiren ve böylelikle Türk tarminin gerçek kurucusu olan meşhur Fransız sinoloğu J.De Guignes tarafından "Teo­man" şeklinde okunmuş ve bizde de Z. Gökalp, M.Ş.Günaltay R. Nur gibi yazarlarımız bu ismi benimsemişlerdir. Bu isim halkımız arasında tutulmuş, hatta birçok vatandaşımızın ad veya soyadı olmuştur. J.De Guignes bu testinde tamamen mazurdur. Çünkü O'nun zamamnda Çin araştırmaları henüz şimdiki kadar ilerlememişti. Fakat, daha sonraki devirlerde de bu isim batılı bilginlerce başka başka okunmuştur. Mesela: De Groot "T'ö-ban" Parker "Deu-man" . W. Eberhard "T'ou-man", Biçurin "Tuman" şeklinde okumuşlardır. Bizde de, Z.V. Togan "Tümen" şeklinde, H.N. Orkun "T'ou-man" S.M. Arsal "Tuman" veyahut "Tümen" şeklinde olması gerektiği üzerinde durmuşlardır. Bunlar Çince bilmediklerinden batılı bilginlerin okudukları şekiller üzerinde bu sonuçlara varmışlardır. Çince bilen Türk bilgini. B.Ögel'e göre; bugünkü Sinoloji ilmi bu adın "T'ou-man" olduğunu ortaya koymuştur. "Buda herhalde eski Türkçe "Tuman" ve bugünkü Türkçemizdeki dumandan başka bir şey değildir." Gerçekten de daha sonraki devirlerde bu ada rastlamaktayız. Göktürk Devlet'nin kurucusu Bumm Kağan'ın adı Çin kaynaklarında T'u-men" olarak yazıldığı gibi Uygurlarda da kişi adı olarak görülmektedir. (Radloff'un tesbiti) Bu sebeple Asya Hun Devleti'nin siyasi tarihini verirken G. Türükoğlu, Türkili Devleti'nin ilk iktidarı saydığı bu devlet için "Tumanoğulları (Hun Çağı)" başlığım kullanmıştır.

Tuman (T'ou-man/T'uman/Duman) devrinde Hunlar; Çinlilerin disiplinsiz ve karışık durumlarından yararlanarak, az önce İmparator Shih-huang-ti zamamnda Mung-T'ien tarafından zaptedilen arazileri tekrar ele geçirerek Sarı nehrin ötesinde bütün Ordos'u ellerine geçirmişlerdir. Tuman ele geçirdiği bu bölgede Çin'e akın yapabilmek için özel kale ve garnizonlar kurdurmuştu. Bu kalelerden bir ianesi Sarı nehrin Kuzeybatı kıvrımında yer almaktadır. Aslında "Çin'in kuzeybatı kesimleri Mete'nin babası Tuman Han'ın bir yurdu idi. TumanTn hayatımn son devirleri ile oğlu BagatırTn tahta geçişi mitolojik bir hüviyetle bize kadar (Çin kaynaklatınca) intikal etmiştir. Çin kaynağı Shih-chi'de mevcut olan efsaneye göre. Tuman çok sevdiği cariyelerinin birinden olan bir diğer evladını yerine Şan-yü olarak bırakmak istemektedir. Fakat, büyük oğlu Bagatır resmen veliaht olup, bu hususta önemli bir engel teşkil etmektedir. Tuman bu engeli ortadan kaldırmak için, O'nu ipek yolu ile bereketli topraklan ellerinde tutan güçlü Yüeh-chih'lere rehin olarak gönderir. Arkasından da ordusuyla Yüeh-chi (Yüe-çi)lere saldınr. Amacı Yüe-çilere üstünlük kurmak olmayıp, onlann BağatırT öldürmelerini sağlamaktır. Bunu farkeden Bagatır çok hızlı koşan atma binerek Yüe-çilerin elinden kaçmayı başarır ve yurduna, babasımn yamna döner. O'nu gören Tuman güya çok sevinir ve birazda taltif mahiyetinde olmak üzere atlı bir tümenin başına komutan olarak tayin eder. Bilindiği gibi Türklerde tümen 10.000 kişiden müteşekkildir. D.Avcıoğlu "Her ne kadar kaynaklar onun bağımlı büyük boy ve budunların sağlayacakları kabile askerleri dışında 10.000 askerlik kişisel bir güce (Hassa Tümeni) sahip olduğunu yazarlarsa da bu sayıya inanmak güçtür. Zira 1500 yıl sonra dahi Çin'den Avrupa içlerine uzanan en büyük göçebe imparatorluğunun kurucusu Cengiz Han'ın dahi hassa ordusu 10.000 kişiden ibarettir." diyerek bu sayıya itiraz etmekte ve BagatırTn TumanTn hassa kuvvetine dayandığım, T'u-ku boyuna dayanan bu kuvvetin de birkaç yüz kişi olduğunu söylemektedir. Daha o zaman bile 400-500.000 kişilik ordu çıkarabilen Çin'e karşı, kanşıklıklara rağmen başarı sağlayan ve toprak ele geçiren TumanTn hassa kuvvetinin birkaç yüz kişi olacağı inandmcı değildir. Çin'e saldırabilecek güce sahip bir Şan-yü'nün heran emrinde 10.000 kişilik değil 40-50.000 kişilik bir kuvvetin varolduğu düşünülmelidir. Daha sonraları BagatırTn320­400.000kişilik ordulara komuta etmiş olması o zaman için 10.000 kişinin çok görülmemesini gerektirir. 10.000 kişilik bir güce sahip olan BagatırTn ilk işi, ordusunu sıkı bir disipline almak oldu. Aynca vızlayan bir ok icat ederek ordusunu bununla teçhiz etti. Vızlayan oklar kemik bir ok ucuna delikler açmak suretiyle yapılırdı. Bu okun işaret vermek veya  yön göstermek için Osmanlılarda da " Çavuş oku" adı altında kullanıldığım bilmekteyiz.

BagatırTn ilk hedefi disiplinli bir ordu vücuda getirmekti. Bu disiplini kontrol için, kendi atma nişan alıp, ordusuna da aym hedefe atış yapmaları için emri vermiştir. Kendisine uymayan veya gecikenleri hemen orada öldürtmüştür. Aym şeyi bir başka gün en sevdiği cariyesi ve bir başka atı üzerinde deneyerek istediği neticeyi almıştır. Artık ordusunun istediği duruma geldiğini anlayan Bagatır, bir sürek avı sırasında okunu babasına doğrultunca bütün ordu oklarını TumanTn üzerine boşalmış ve Tuman çok sevdiği cariyesi ile birlikte hayatım kaybetmiştir. Böylece Hun tahtına Bagatır geçmiştir. (M.Ö.209)

Hikayeyi inandırıcı bulmayan D.Avcıoğlu boy ve budun ileri gelenlerinin onayı olmadan böyle bir oldu bitti ile BagatırTn başa geçmesinin imkanı olmadığım, zira; hemen karşı ayaklanmaların ve çözülmelerin başlayabileceğini, dolayısıyla boy ve budun arasında Şan-yü Tuman'a karşı sebebi bilinmeyen ciddi bir hoşnutsuzluğun varlığından bahsederek yeteneklerini isbatlayan Bagatır'a boy ve budun ileri gelenlerinin onaylarının iktidar olma imkanını sağladığım ileri sürer. BagatırT çok gaddar ve merhametsiz, fakat cesur ve maharetli bulan L.Ligeti, "azmi ve kana susamış gaddarlığı kendisini yine de babasımn tahtına çıkarmıştı. Bu suretle Asya Hunlarımn Attila'sı Mao-tun (Bagatır) olmuştur.
Mao-tun'un tahta çıkması etrafında efsaneler türemiş ve "ozanların bu geveze şarkıları" büyük Çin şeddinin ötesine kadar ulaşmıştır. Hatıralarım, Çinlilerin hassaten kuru ve bazen kasvetli tarihi eserleri bile muhafaza etmiştir. Çin hikayelerinin sade ve epik dalgalan arasından, imparatorluk kuran büyük hükümdarın icraatı hakkındaki Hun türkülerini sanki hala duyar gibi oluyoruz" dedikten sonra yukarıda bizimde verdiğimiz efsaneyi özetleyerek "Nihayet süvarilerinin ok yağmurunu babası T'ou-man Şanyü'nün üzerine savurdu; Onunla birlikte genç kansı ile oğluda telef oldu ki, bu sonuncusunun hatırı için Mao-tun'u bertaraf etmeyi düşünmüşlerdi. Karşı gelen herkes onların (BagatırTa birlikte atma ve karısına ok atmayan veya tereddüt edenleri kastediyor) akibetine uğradı" diyor. Görüldüğü gibi D.Avcıoğlu'nun söylemek istediği şekilde olmasa bile, Bagatır'a karşı yinede bir ayaklanma söz konusu olup, netice vermemiştir.
G. Türükoğlu'da tarihle efsanenin içiçe girdiği bu metine itiraz edenlerdendir, G. Türükoğlu'na göre, rehin verme zayıf kabileler için söz konusudur, Ts'in (Ch'in) sülalesi tarafından Ordos'un geri alınması TumanT güç duruma düşürmüştür. Tuman iki güçlü rakibinden (Tung-hu ve-Yüe-çi) daha tehlikeli bulduğu Yüe-çiTerin bir saldırışım önlemek için veliaht oğlunu onlara rehin olarak gönderir. Buna rağmen Yüe-çi taarruzunun muhakkak olduğunu sezen Bagatır, kurtuluşu yurduna kaçmakta bulur ve başarısından ötürüde babası tarafından ödüllendirilir.

Bu durumda metinde verilen Tuman'm oğlunu öldürtme plam efsaneden başka birşey değildir. Zira Tuman oğlunu öldürtmek için tehlikeli ve dolambaçlı yollar yerine daha kestirme ve emin yolları tercih edebilirdi. Tarihin ezeli bir kanununa göre zayıf kuvvetliye her ne suretle olursa olsun saldırmaz. Ancak kuvvetli zayıfa saldırır. Gerçektende karşısındaki düşmamn gücünü bilen bir hükümdar, böyle bir yola başvurmaz. Nitekim daha sonra Bagatır Tung-huTara karşı onların seviyesine gelinceye kadar taviz vermiş, kendini güçlü hissedince de bastırmıştı. Çünkü, metinde izah edildiği şekilde Bagatır'ın öldürülerek ortadan kaldırılması ve diğer oğlunun tahta geçmesini sağlamak için TumanTn güttüğü siyaset bizcede çok hatalıdır. Bunu Tuman'ın da hesaplamış olması gerekir. Zira güçlü bir düşmana. Ayrıca G. Türükoğluna göre; TumanTn plam suya düşünce oğluna 10.000 kişilik bir kuvvet vermez. Çünkü bu kuvvet o zaman için çok önemli ve kendisi açısından da tehlikelidir. Bu durumda Tuman'm deli olması gerekir. Tuman ise deli olmadığı gibi, Bagatır'da kendisini yok etmek isteyen birinin yamna kaçmaz. Madem ki kendisi yok edilmek isteniliyor, bunun da farkında; o zaman Hunlar hakkında iyi düşünmeyen bir başka komşuya (Meselâ, Tung-huTara) kaçabilir. Oradan saltanat iddiasım sürdürebilirdi? Bunun örnekleri Orta Asya Türk tarihinde pek çoktur. Bu durumda devletini tehlikede, babasım da ehliyetsiz gören BagatırTn önünde iki yol vardı. Ya babasımn ölümünü bekleyerek iktidarı normal yoldan ele almak, ya da devletini kurtarmak için kendine olan güveninden dolayı önce babasım tasfiye ederek Yüe-çi ve Tung-hu tehlikesine zamamnda müdahale etmektir. Bagatır bu yollardan ikincisini seçmiştir." Belki bu yolu denerken D. Avcıoğlu'nun bahsettiği şekilde Tuman'a karşı varolan bir hoşnutsuzluktan da istifade etmiş olabilir. Türk Tarihinde   birçok  motifini  gördüğümüz   (Oğuz  Han'da, Manas Destanı'nda) babayı öldürerek tahta çıkma olayım S. Freud'un Ödip kompleksiyle izah ettiğini bildiren B.Ögel, Tuman'm cariyesinden olan bir çocuğu başa getirmek istemesiyle töreye karşı geldiğini, bu sebeple BagatırTn duruma müdahale hakkım kazandığım, fakat tabii olarak bunun bir efsane ve Türk Mitolojisinin bir parçası olduğunu belirttikten sonra "Bilindiği üzere Oğuz Handa müslüman olmak istemeyen babasına böyle yapmıştı. Aslında ne Oğuz Han, ne de Mete babalarım öldürmüş olmazlardı. Fakat, Türk Mitolojisi suç ve cezayı tartıyor ve böyle bir sonuca varıyordu." demektedir. Belki, Türk Mitolojisinin Tuman'a yüklediği suç, O'nun BagatırTn yamnda daha ehliyetsiz oluşudur. Fakat ne sebeple ve nasıl olursa olsun Bagatır babasını tasfiye ederek iktidar sahibi olmuş ve Türk milletini belki de yok olmaktan kurtarmıştır

KAYNAK: Doç. Dr. Salim CÖHÇE, Türk Tarihine Giriş, ELAZIĞ 1995, ÇagOfset Matbacılık, s. 77-82

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder