26 Nisan 2016 Salı

Mao-tun Bagatır Devri (M.Ö. 209-174)

M.Ö. III. asrın sonlarına doğru Türkistan büyük olaylara hazırlanıyordu. Bu zamana kadar kendi kabuğuna çekilen Çinliler gözlerini Kuzey-batıya dikmişler ve neler olduğunu hayal meyal da olsa seçmeye çalışıyorlardı. İşte bu yüzyılda Çin tarihleri efsane ile gerçek arasında bazı önemli şeyler söylemek istiyorlardı. Fakat olup bitenleri kendileri de henüz pek iyi anlayamamışlardı. Ama söylemek istediklerinde Türkistan'dan kopup gelen korkunç bir selin sesleri vardı. Gerçi Çinliler Orta Asya'dan gelen pek çok akınlar görmüşlerdi. Fakat, asıl adımn "Bagatır" yani "Bahadır" olması gereken Mao-tun bir başka tehlike idi. Zira Mao-tun'un ortaya çıkması ile Çinlilerin dünya görüşü de temelinden sarsılmaya başladı. O zamana kadar Çinliye göre kendi devleti tek ve dünyamn ortasında idi. Diğer milletler barbar ve vahşi olmakla beraber Çini bir halka gibi çeviriyorlardı. Çinli bugün bile kendi memleketine Chungkuo; Orta Memleket-Orta Devlet der. Halbuki Bagatır, Çin'in yamnda daha kuvvetli ve düzenli bir Hun Devleti meydana getirmişti. Bu durumda yeryüzünde en güçlü devlet olarak yalmz Çin değil, hemen onun yamnda bir de Hun Devleti vardı. Bu suretle yeryüzündeki Orta devlet ikileşmiş oluyordu. Çinlinin felsefesini temellerinden sarsan bu olay onu pratikte birçok yeni siyaset ve stratejiler uygulamaya şevketti. Çinlinin uygulayacağı siyaset ve stratejiler karşısındaki düşmam tanıyabildiği ölçüde başarılı olacaktı. Zaten Çinlinin tarih boyunca başarısı buna bağlıdır. Bu sebeple hayal alemini bırakan Çinliler, gençliğinde Çin için bir tehlike teşkil etmeyen Bagatır'm bu döneme ait hayatını duyabildikleri ölçüde bir masal veya hikaye şeklinde anlatırlarken, O'nun Çin'e yaptığı seferlerden sonra bizzat görerek daha geniş ve sağlam bilgiler toplama yoluna gitmişlerdir. Bu da meşhur Çin tarih yazıcılığının başlamasına vesile olmuştur. Daha önce ince damarlar şeklinde yazılı kayıtlara (Çin kayıtlarına) geçen Orta Asya Türk tarihi, Bagatır'dan itibaren gür bir kaynak görüntüsünü almış ve bu durum M.S. VIII. asra kadar devam edegelmiştir. Bu devirlerden kalma Türk yazılı belgelerinin olmayışı bizi, M.S.VIII. yy.'a kadar olan Orta Asya Türk tarihini, (arkeolojik buluntular hariç tutulursa) bilhassa siyasi tarihini Çin kaynaklarından vermek zorunda bırakmıştır.

a. Mete Adı Meselesi:

Çin kaynaklarından (Shih-chi) bahsedilen bu büyük Türk Hükümdarının adı, babasımn adında olduğu gibi çeşitli şekillerde okunmuştur. Bu ismi ilk defa J.De Guignes "Mei-dei" (Mei-tei) şeklinde okumuş, Türk tahirçileri de bunu doğrudan doğruya "Mete" şeklinde almışlardır. İngiliz transkripsiyonunda "Mao-tun" olarak okunan bu adı: D Herbolet "Mothe", F.Hİrth önceleri "Moydon", W.Eberhard "Mao-tun", H.Parker "Baghdur, Mao-tun veya Mete", J. Macgowan "Mao-tun", J. Anne-Marie "Mete" şeklinde okumuşlardır. Bizde Çinceye vakıf olmayan tarihçi ve yazarlarımız batılı bilginlere dayanarak bu adı tesbıte çalışmışlardır. Bunlardan M.Ş. Günaltay; R.Nur, Z V Togan N.Atsız,   "Mete",   Z.Gökalp;   "Mete"  veya  "Mote",  uzun yıllar Türkiye'de çalışan L. Rasonyı ve H.N. Orkun; "Mao-tun" şeklinde kullanmışlardır. N.Atsız "Mete, Made, Mado, Madok" şekillerinde okunabilen bu adın Türkçe Batur (Kahraman) veya Matur (Güzel) olması ihtimali" üzerinde durmuştur.

Bizde ilk defa bugünkü kabul edilen şekline uygun bir tarzda bu ad üzerinde S.M. Arsal durmuştur.S.M. Arsal, "Mete=Mote" adının Türkçe bir kelimenin Çinlilerce bir telaffuzu olduğunu, bu adın Bagatır olması gerektiğini, Çin kaynaklarının daha sonraki bir Türk reisinin unvammn   Mo-ho-tu   şeklinde   kaydettiklerini,   Mo-hu-tu'nun da E.Chavannes tarafından Türkçe Bagatır kelimesinin Çince telaffuzundan başka bir şey olmadığının ortaya konulduğunu belirtmiştir. Fakat; konuyu bugünkü kabul edildiği şekilde ortaya koyan B.Ögel'dir B Ögel J De Gaıgnes'in Mete (Mei-dei/ Mei-tei) şeklinde okuduğu bu adı Alman Smoloğu. Hırth'm buluşuna dayanarak şöyle izah etmektedir. "Halbuki bugün modern Çin dilinin kurallarına göre bu Çince işaretleri Mao-tun yam Mao-dun şeklinde okumaktayız. Elbetteki bu okunuş aym Çin işaretlerinin bugünkü Çin telaffuzuna göre seslendirilmiş bir şekli idi Aym işaretler Mete çağında ise Bak-tut şeklinde okunurdu Çinliler kelime sonundaki "r" sesini okuyamazlar ve bu sesi "t" şekline sokarlardı. Oyle anlaşılıyor ki Mete'nin esas adı da eski Türkçedeki "Bagatur" ve Orta Türkçedeki "Bahadır"dan başka bir şey değildir Bu güzel buluş Alman Sinoloğu F.Hİrth'e aittir." M.Köymen'in yaptığı doktora tezinden Bagatır'm "cesur, kahraman, alp" manalarına geldiğini öğreniyoruz. Bu durumda Mao-Hun'un özellikleri isminde de tebarüz etmiş oluyor ki, biz bu sebeple bu Hun hükümdarının adım bundan böyle Bagatır olarak belirteceğiz.

b. Bagatır-Oğuz Han Meselesi

Oğuz Han destanları ile Bagatır Tn Çin kaynaklarında verilen gençlik hikayesi yerli ve yabancı pekçok ilim adamının dikkatini çekmiştir. Bu hususta Oğuz Han'ın Bagatır olduğuğunu söyleyenler bulunduğu gibi Oğuz Han'ı daha başka tarihi Türk ve başka milletlerin büyüklerinin şahsında arayanlar da olmuştur.Biz bu konuyu derinlemesine incelemektense bir fikir verebilmek amacıyla konu hakkındaki görüşleri vermeyi daha uygun bulduk.

J.De. Guignes, Mete'nin (Bagatır) Oğuz Han'a benzediğini büyük bir ihtiyatla söylemişti. Fakat Rus Sinoloğu N.Y. Biçurin (Yakinef) bu iki hükümdarın aym olabileceğini kesin olarak öne sürdü. Daha sonra B. Ögel'in tabiriyle keşif sevdasına düşen bazı bilginler, mesela; W.Radloff, Oğuz Kağan veya Oğuz Han Uygur Kağanı Bögü-Tekin ve Böğü-Kağan olmalıdır derken, J. Marquart Çingiz olabileceğini ileri sürerek Oğuz Han'ın ilkel Moğol efsanelerindeki Kirey Han ile Uhır-Bama Han'a benzetmiştir. Bizim yukarıdaki bilgileri kendisinden aktardığımız B. Ögel eserinde devamla bilhassa Potanin'in görüşü için "her türlü dış tesirlerin girdiği bu iptidaî Moğollann masal kahramanlarına bir devlet ve imparatorluk efsanesi olan Oğuz Han destanının nasıl benzetildiğine pek akıl ermiyor. Moğol İmparatorluğunun resmi tarihçisi olan Reşideddin bile Çingiz Han'ın atalarından önce Oğuz destanını kitabının başına koymuş ve bununla Moğollan bile memnun etmişti. Böyle ileri geri konuşmak bilgi noksamndan ileri gelen şeylerdi" demektedir.

Oğuz Han'ın Bagatır olduğu fikri, bizim tarihçi ve yazarlarımızın çoğunluğu tarafından da kabul edilmiş görülmektedir. Şöyle ki; bizde bilhassa batı kaynaklarına dayanarak ilk defa bir Umumî Türk Tarihi meydana getirmeye çalışan Süleyman Hüsnü paşa "Tarih-i Alem" adlı kitabının Tevaif-i Türk Bölümünde Oğuz Destanını bugünkü bilinen şekle yakın bir tarzda verdikten sonra "Bu rivayetler, Salif-i Selâtin-i Haverezim" den ve Cengiz soyundan EbuT Gazi Bahadır Han'ın "Şecere-i Türkisi" ile Mirhond, Bayzavi tarihlerinin ve müsyü Herbelot (D'Herbelot)'in cem ittiği Vekâyi-î şarkiye ile "Hun Tarihi" müellifi müsyö Döjöğni (De Guignes) nin hülasa-ı malumatıdır." demektir. J.De. Guignes'den istifade ettiğini bildiren yazar, eserinin bu bölümünde Bagatır'dan (Mete) hiç söz etmediği gibi, J.De. Guignes vasıtasıyla istifade ettiği Çin kaynaklarındaki BagatırTa ilgili bölümleri de tamamen Oğuz destamm tamamlar mahiyette kullanmıştır. Bagatır (Mete) ismine yer vermeyen yazar, bunun yerine hep Oğuz ismini kullanmıştır. Z.Gökalp; Milli Tetebbular Mecmuası'mn I. cildinde yayınladığı "Eski Türlerde Mantıkî Tenazurlar" adlı makalesinde bu konuyu daha geniş olarak ele almış ve Biçurin'den habersiz olarak Mete ile Oğuz Han'ın aym kimse olabileceğim ileri sürmüştü Yine Z. Gökalp bir eserinde "görülüyor ki "Oğuz Han" ile "Mete" ordusunu kuvvetlendirmek için ıslık çalan gayet müthiş bir ok icat etmiş ve ordusunu bu ok ile teslih etmiş. "Oğuz Han'a" gelince, bunun ismi olan "Oğuz" kelimesi "ok" ve "uz" tabirlerinden mürekkeptir. Binaenaleyh, bu tabirin manâsı "Ok Eri" yahut "Ok Aşiretleri" dir. "Mete" nin "Ok Eri" olması meşhur ıslık çalan "Ok" u icad etmesinden dolayıdır. Oğuzların da bu adı almaları "Mete"nin tesis ettiği yirmidört tümen'in torunları olmalarındandır, ihtimal ki, "Mete" daha o zamanda ordusuna "Ok erleri, okçular" adım koymuştur...

"Oğuz Han" ile "Mete" nin aym şahsiyet olduğuna başka delilde vardır. "Oğuz Han" babası ile harp etmiş ve babası bu harpte maktul düşmüş, "Mete" de Çin tarihlerine göre, babası ile harp etmiş ve babasım öldürmüştür.

ilk vak'ada da evlât ile babamn arasım açan bir anne yahut üvey annedir. Bundan başka "Mete" ile "Oğuz Han" m aym milletlerle muharabe, etmeleri ve bütün Türk illerini bir hakimiyet altına toplıyarak bir "Turan İlhanlığı" vücuda getirmeleridir. Sonunda ikisinin de yeni bir din ve yeni bir yasa tesis ederek meydana çıkmalarıdır." demektedir. Daha sonra Z.Gökalp "Oğuzlar Milli menkıbelerinde "Oğuz Han" adlı bir kahramanın icraatım terennüm ederler ki "kitap-ı Dede Korkut" daki "Boğaç" adlı kahramanın da aym şahsiyet olduğu babasıyla olan mücadelesinden anlaşılıyor" dedikten sonra J.De Guignes'in Oğuz Han'ın Mete olduğu iddiasını ele alarak yukarıdaki sunduğumuz görüşlerini dört madde de toplamış ve bu mukayeselerin Oğuz Han'ın Mete olduğu fikrini kesinlikle isbatladığmı belirtmiştir S. M. Arsal'dan ve B. Ögel'den

öğrendiğimize göre Biçurin'de Oğuz'un Mete olduğunu Z. Gökalp'in yukarıda sunduğumuz görüşlerindeki gerekçelere dayanarak ileri sürmüştür. İşte, Türk Tarihi ve Hukuk adlı kitabında Biçuri'nin bu gerekçelerini dört maddeyle özetleyen S.M. Arsal "Oğuz Han gerçekten de Mete'midir? Bugün bu mesele kati olarak halledilmiş sayılmaz. Fakat bu fikri red etmek için delil yoktur. Biçurin'in fikrinin doğru olması çok muhtemeldir." demektedir.

M.S. Günaltay eserinin "Mete Tanju veya Oğuz Han" başlığım verdiği bölümde "Çin tarihlerinde (Mete) Tanju'ya dair verilen malumatla destan-ı milli'nin Oğuz Han'a isnad ettiği menkiıbe arasında büyük bir mutabakat görülmektedir. Usturevi destanların ekseriya bir hakikat-ı tarihiyeden doğmuş olduklarını nazarı itibara alırsak, asırlardan beri hatıra-î ihtişamı elsine-i halkta hıfz ve nakl edile gelmekte olan Oğuz Han'ın Çinlilerin (Mete) Tanju dedikleri başbuğ olduğunu kabul edebiliriz" demektedir.

Önceleri "Oğuz Han Makedonyalı Büyük İskender olabilir" diyen R.Nur'un daha sonra "Mete Han, Oğuz Han, değildir. Oğuzla babasım öldürmek vakıası benzeyişi varsa da yalnız bu, bu iki şahsiyeti birleştirmeye kâfi değildir. Adca hiç, hatta hece değil bir harf benzeyişleri yoktur. Tarihçe de öyledir. Oğuz, Mete'den pek eskidir. Bu eski mitoloji bulutları içindeki Oğuz'umuzu öylece muhafaza edelim. O, Türk'ün kendisinin ve tarihinin büyüklüğü timsalidir. Mete, Türk'ün pek ulu padişahlarmdandır." demesine karşılık, Z.V.Togan, Oğuz Han'ın Mete (Moton) olduğuna dair O. Lattimore'un E. Chavannes'e dayanarak yeni deliller bulduğunu bildirmektedir. Ayrıca Z.V. Togan "Mete fütuhatları ve teşkilatçılığı sayesinde tarihin büyük şahsiyetlerinden biri sıfatıyla Çin kaynaklarında yad olunuyor. Oğuz destanlarında Oğuz Han ismi altında zikredilen Türk hükümdarına ait hatıraların da olduğu şüphesidir." Babasım av sırasında öldürerek Han olma motifinin Karahanlılarda yaşadığı Buğra Han rivayetinden de anlaşılıyor. Bunun babası Karahan olduğu gibi efsanevi Oğuz'un babasımn da Karahan olması ve Önasya seferine ait teferruat Mete destamna Karahanlılarm ceddi olan Tunga Alp (Afrasyab /Alp Er Tunga) destanından gelen motifler olsa gerektir" "Oğuz rivayetleri bir kaç fatihin, mesela Doğuda Mete'nin, Batıda Afrasyab (Tunga Alp)m ve belki de Attila'mn fütuhatına ait destanların bir araya getirilen şekli gibi görünüyor."

demektedir. Bu konuların kültür tarihimizin en büyük meselelerinden birisi   olması    sebebiyle    Z.V.Togan'ın   yukarıdaki görüşlerini derinlemesine bir tahlile tabi tutamayacağız, fakat; anlaşılan o ki, Z.V.Togan en azından Mete ile Oğuz destanları arasında bir ilişkinin olduğunu, hatta Oğuz'un Mete olabileceğini kabullenmektedir. Bu konuda daha başka fikir beyan edenlerden M.E. Köprülü (Türkiye Tarihi, s.57) "... Uygurca metinde eksik olan bu mukaddime, Oğuz'un Mete olduğunu pek iyi göstermektedir." N.Atsız (Türk Edebiyatı Tarihi, adlı eserinin s.26) "mda Destandaki Oğuz Han'la babası Kara Hun Hun tarahinde gördüğümüz Mete (Motun) ile babası Tuman Yabgu'dan başkası olamaz." demektedir. O.Turan, "Oğuz Han veya İranı adı ile Afrasyab neslinden gelen Selçuklular." "Cihangir Oğuz Han ile babası Kara-han arasında vuku bulan mücadele, M.Ö. III. asır sonlarında Hun imparatoru olan Mete (Modun) ile babası, Tuman arasındaki savaşın destani bir in'ikasından başka bir şey değildir... Büyük Hun Tanyu'su Mete'nin destanda Oğuz Han olduğunu gösteren başka sağlam deliller de vardır." demektedirler. Bunlardan sadece O.Turan, Oğuz Han'la Afrasyabı, dolayısıyla Mete'yi de Afrasyab'la birleştirmiştir ki, bu husus hemen dikkatimizi çekiyor. Kanaatimiz o ki; Afrasyab (Alp Er Tunga) destam ile Oğuz destam tamamen ayrı iki destan olup, daha sonraki devirlerde birbirlerinden çeşitli motifler almış olabilirler.
Bu konuda en muafık görüş bizce B. Ögel'in görüşüdür. 644 sayfalık eserinin 273 sayfasım Oğuz destanım incelenmesine ayıran B. Ogel, J. De Guignes'in görüşünü verdikten sonra birbirlerinden habersiz hemen hemen aynı şeyleri söyleyen Biçurin ve Z. Gökalp'm fikirleri için "Bizce bu iki nazariye en mantıkî ve aklî olan fikirlerdi. Bununla beraber kitabımızda daima ileri sürmüş olduğumuz şu görüşümüz, bunlardan kesin olarak ayrılmıştır; Bize göre Oğuz Han efsanesi, Mete'den de önce Orta Asya'da yaşıyordu. Bu eski inanış biraz değiştirilerek, esasen Çin kaynaklarında da efsane şeklinde anlatılan Mete'nin gençliğine de yakıştırılmış olabilirdi, diyerek bu arada kendi görüşünü de ortaya koymuştur. Konu üzerinde en son araştırmayı yapan G. Türükoğlu, bizimde büyük ölçüde kullandığımız malzemeyi kullanarak neticede Oğuz destamndaki Oğuz Kağan veya Oğuz Han'ın hangi tarihi şahsiyet olabileceği hakkında görüşleri (1. Milliyet yönünden, 2. Zaman yönünden, 3. Türk soyu yönünden) üç ana grupta toplamış ve "Bu konuda şimdilik söylenebilecek en doğru söz en aklî ve en mantıkî hüküm: S.M. Arsal'in dediği şekilde Oğuz Han'ın "Mete" olduğu hakkındaki fikri reddetmek için elde delil olmadığından bu fikrin doğru olmasımn çok muhtemel bulunması: B. Ögel'in söylediği şekilde de "Mete" ile Oğuz Han'ın aynı kimse olabileceği hakkındaki nazariyenin en mantıki ve en akli olan fikir olmasıdır şeklinde bir sonuca ulaşmıştır.

Bilhassa son zamanlarda bazı gazete ve dergilerde Oğuz Han'ı Kuran-ı Kerim'de adı geçen Zülkarneyn'le birleştirmek isteyen yazılara da rastlamaktayız. Maalesef bütün araştırmalarımıza rağmen adı geçen dergi ve gazeteleri tesbit edemedik. Fakat; bir fikir verebilmek için söz konusu ettiğimiz bu görüşlerin tarihi belgelerden ziyade akli ve mantıki sebeplere dayandığım da hemen belirtmek gerekir.

KAYNAK: Doç. Dr. Salim CÖHÇE, Türk Tarihine Giriş, ELAZIĞ 1995, Çag Ofset Matbacılık, s. 82-89

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder