12 Nisan 2016 Salı

Mete ve Islık Çalan Okları


Hun imparatoru, Tou-man oğlu Mete ilk eşinden, yani “Ulu Hatun”dan doğmuş büyük oğlu ve veliahdıdır. Tou-man, ikinci bir eş almış ve ondan da bir oğlu olmuştur. Fakat  Tou-man, birdenbire Mete’den veliahtlık hakkını almak ve yerine ikinci eşinden olan oğlunu geçirmek istemiştir. Bunu da açıkça değil, bir komplo ile dolaylı yoldan yapmakyı düşünmüştür. Tou-man’ın birdenbire karar değiştirerek Mete’nin yerine diğer oğlunu geçirmek istemesinin tek bir sebebi olabilirdi, o da ikinci eşinin oğlunu veliahd yapma konusunda Tou-man’ı etkilemesidir. Tou-man’ın fikirlerini değiştirmesinde büyük rol oynamıştır. Amacı kendi oğlunu tahta veliaht yapmaktı, ancak eski Türk devletlerinde taht veraset hukuku ancak hükümdarın ilk eşinden doğan çocuklara tahta çıkma hakkı tanıyordu. Eğer, hükümdarın ilk eşinden doğan oğulları çok küçük yaşta, hasta veya malûl iseler, hükümdarın diğer kardeşlerinden biri ancak o zaman tahta çıkabilirdi. Mete’nin böyle bir hastalığı bulunmadığı ve  yaşı da küçük olmadığı halde Tou-man ikinci eşinin etkisiyle küçük oğlunu veliaht yapabilmek için Mete’yi feda etmek istemiştir. Törenin, beylerin ve halkın baskısından çekindiği için bunu açıkça yapamamıştır. Bu yüzden Mete’yi Yüe-çilere rehin olarak göndermişdir, daha sonra rehin verdiği kavme saldırarak onu ortadan kaldırmak istemiş fakat muvaffak olamamıştır. Mete tam zamanında kaçarak ölümden kurtulmuştur. Bütün tarihçilerin üzerinde anlaştığı ortak bir görüşe göre zaten Mete, babasının niyetini ve amacını daha önce sezmiş ve onun tercihine karşı tedbir almayı ihmal etmemiştir.

Gafil avlanmamasına bakılırsa, devletin merkezinde Mete’nin lehine çalışan bazı beyler bulunmaktadır.  Mete, büyük bir ihtimalle babasının Yüe-çilere saldırı haberini daha önceden bu beylerden almış olmalıdır.  Mete’nin Yüe-çilerin elinden kaçıp kurtulmasından sonra, hem Tou-man hem de Mete, hiçbir şey olmamış gibi davranmışlardır. Hatta Tou-man, kurduğu komplonun izlerini silebilmek ve dikkatleri dağıtabilmek için oğlunun başarısına sevinmiş gibi yapıp, emrine bir tümen vererek onu ödüllendirmiştir. Touman’ın  böyle bir tavır takınmasının nedeni de büyük ihtimalle halkın ve beylerin tepkilerdir. Ayrıca toplumda hâkim olan en önemli güç olan töre de Tou-man’ı bu şekilde davranmaya yönlendirmiştir.

Artık Mete, herkesin gözünde gerçek bir kahramandır. Gösterdiği olağanüstü başarıyla sadece hayatını değil, devletin ve milletin itibarını da kurtarmıştır. Mete yeniden Hun tahtının veliahdı olmuştur. Babası Tou-man’ın Mete’ye karşı kurduğu bu komplo, baba ve oğul bu durumu belli etmek istemeselerde, Mete’nin babası ile arasındaki bağların kopmasına neden olmuştur. Hatta bu kopuş Mete’nin babası  ile iktidar mücadelesine girişmesine de neden olmuştur. Zamanı gelmeden babasının elinden tahtı almak artık Mete’nin tek isteği olmuştur. Nitekim Mete, bu olaydan hemen sonra babasının emrine verdiği tümeni, yine babasına karşı bir darbe için hazırlamaya başlamıştır. Mete’nin darbe için yaptığı hazırlık ve devlet darbesi Çin kaynaklarında şöyle geçer:

“Mete, (hedefe giderken) ıslık çıkaran bir ok imal etti. Atlı-okçu birliğinin eğitimi esnasında kendisi bu oku nereye atarsa, erlerinin de hep birlikte oklarını o tarafa atmaları gerektiğini emretti. Bizzat Mete, ıslık çıkaran okunu değerli atlarından birinin vücuduna attı ve bu anda maiyetinden okunu atmaya cesaret edemeyenleri idam ettirdi. Kısa bir süre sonra oku ile kendi eşini vurdu ve maiyetindekilerden de oklarını atmalarını istedi. Ancak maiyetindekilerden bazıları donup kaldılar ve oklarını atmaya cesaret edemediler. Bunlar da Mete tarafından idam edildi. Bir süre sonra Mete, av sırasında ıslık çıkaran oku ile babasının değerli atını vurdu ve maiyeti istisnasız hep birlikte aynı hedefe ok attı. Bu durum üzerine Mete, maiyetine emre itaat etmeyi öğrettiğini ve onlara tamamen güvenebileceğini anladı. Babası ile ava gittiği sırada ve Hun hükümdarı (Shan-yü veya Tan-hu) olan babasına ıslık çıkaran okunu attı. Bütün  maiyeti de aynı istikamete nişan aldı ve böylece Hun hükümdarı Tou-man öldürüldü. Bunun üzerine Mete, üvey annesini ve üvey kardeşini, kendisine itaat etmeyen bütün devlet büyüklerini bertaraf ederek kendisini Hun hükümdarı (Shan-yü) ilân etti”

Çinli kaynaklarından derlenen bu bilgiler, şüphesiz, gerçek tarihî bir olayın destanlaştırılmış bir ifadesidir. Mete’nin babasına karşı töreyi ve devleti korumak adına yaptığı bu hareket Hun halkı tarafından takdirle karşılanmış, hikâyesi dilden dile, nesilden nesle anlatılmış ve bazı olağanüstü unsurlar ve motiflerle süslenerek, hafızalarda uzun yıllar yaşayacak bir destan şekline dönüştürülmüştür.
Mete’nin uyguladığı eğitimin temelini “emre itaat, anında karar vermek ve gösterilen hedefi vurmak” gibi bugün de geçerli ilkeler ve kurallar oluşturmaktadır. Mete’nin bu eğitimden asıl maksadı, emrindekilere, savaşlarda tek başına görevini tam yapabilecek yeteneği ve alışkanlığı önceden kazandırmaktır. Mete,eğitime başlamadan önce gösterdiği hedefi vurmayanların da saf dışı edileceğini açıkça ilân etmiştir. Aksi durum zaten itaatsizlik ve disiplinsizlik anlamına gelecektir. Birliğini eğitirken Mete’nin takip ettiği amaç rakiplerine üstünlük sağlayabilmektir. Onun anlayışına göre, birlikleri arasında korkaklara, zayıf iradelilere,yetersizlere ve yeteneksizlere asla yer olmamalıdır. Mete, emrindeki birliği eğitirken sadece katı kurallar koymakla kalmamış, bu kuralları birer birer bizzat uygulamıştır. Seçilen ve gösterilen hedeflerin hep canlı ve değerli varlıklar olması konusun da, bazı görüş ayrılıkları vardır. Bazı tarihçilere göre bu varlıklar destanî nitelikte anlatıldığı için canlı olarak verilmiştir. Aslında canlı varlıklar değildirler, sadece bu varlıkları temsil eden birer semboldürler. Eğer gerçekten canlı varlıklar olsalar idi Mete’nin yapacakları önceden fark edilebilirdi.

Mete’nin harekete geçebilmesi için önünde bulunan en önemli mesele, güvendir. Çünkü Mete, emrindeki birliği yabancı soydan bir düşmana karşı değil, kendi babasına karşı hazırlamaktadır. Bundan dolayı bağlılığından emin olmak için tümenini türlü sınavlardan geçirmiş ve başarısız olanları birliğinin saflarından hemen ayırmıştır. Bundan da anlaşılıyor ki, Mete’nin bu hareketinin özünü, birlikte hareket ve nefsinden fedakârlık gibi iki temel unsur oluşturmaktadır. Böylece Mete, bütün enerjisini amacına adamış,inançlı, kararlı, sadık, hiçbir engel tanımayan demir iradeli ve disiplinli bir birlik meydana getirmiştir. Zira Mete’nin hareketlerine egemen olan düşünce daima üstün gelmektir. Mete, eğitim esnasında sadece emirler vermekle yetinmemiştir; verdiği emirleri daima ilk olarak bizzat kendisi uygulamıştır. O, bu davranışıyla kimsenin verdiği emir dışında kalmadığını, daha önemlisi kendisinin emrindekilerle eşit olduğunu göstermek istemiştir. İşte Türk komutanlarını tarihin her devrinde  başarılı kılan ve zafere götüren bu özelliktir. Bu özelliği ile Mete, kendisinden sonra gelen bütün Türk komutanların örnek olmuştur.

Kaynaklar:

Ahmetbeyoğlu Ali /Avrupa Hun İmparatorluğu, TTK, Ankara 2001.

Ahmetbeyoğlu Ali /Grek Seyyahı Priskos’a Göre (V.Asır) Avrupa Hunları, İstanbul 1995. Şükrü Akkaya /Eski Alman Destanlarında Hun İmparatoru Attila’nın Akisleri, Doktora Tezi, Ankara 1942.

Barfield Thomas /The Perilous Frontier: Nomadic Empires and China, Cambridge Mass., Blackwell, 1989.

Şerif Baştav / '' Atilla ve Hunları ''  Türkleri Ansiklopedisi, Cilt I, Anakara 2002, s. 853-886.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder