12 Nisan 2016 Salı

Tarih Öncesi Taş Devri

Taş Devri

1 Paleolitik Çağ
2 Orta Taş Çağı
3 Yeni Taş Çağı

Taş devri kendi içinde olmak üzere pleolitik, orta taş ve yeni taş olmak üzere üçe ayrılır.

Paleolitik Çağ

Paleolitik Çağ, tarihöncesi uygarlığının gelişme sürecinde, kültürel evrelerin en uzunu (insanlık tarihinin %99’u) ve Buzul Çağlarının kültürel karşılığı olan; insanlığın ilk ortaya çıkışından, M.Ö. yaklaşık 10.000 yıl öncesinde Neolitik Çağ’ın başlamasına kadar süren arkeolojik çağdır. Bu çağda çaytaşı, çakmaktaşı, hayvan kemikleri ve ağaç gibi doğal maddelerden besinleri pişirmeye ve ısınmaya başlanmıştır. Mağara ve kaya sığınaklarının duvarlarına çizilen resimler yine bu çağın belirgin özelliklerindendir.

Paleolitik Alt, Orta ve Üst olmak üzere üç alt döneme ayrılmaktadır…

Dönem: Eski Taş Çağı M.Ö. 600000 – 10000
Bu devrin en önemli özelliği yılın sonunda ateşin bulunmasıdır.Bu devirde insanlar hayvan postlarıyla korunuyor,avcılık ve toplayıcılık ile uğraşıyorlardı.
Diğer adları: Paleolitik Çağ, Epipaleolitik Çağ, Eski Taş Çağı, Yontma Taş Çağı, Kabataş Devri.

Üç dönem sistemi
Holosen Çağ Tarihte Dönem
Demir Çağı
Geç Tunç Çağı
Orta Tunç Çağı
Erken Tunç Çağı
Tunç Çağı
Bakır Çağı
Cilalı Taş Devri
Orta Taş Çağı/Epipaleolitik
Buzul Çağı Üst Paleolitik
Orta Paleolitik
Alt Paleolitik
Eski Taş Çağı
Taş Devri

Antalya Müzesinde sergilenen Paleolitik çağa ait Karain Mağarasından elde edilen buluntularTarihöncesi uygarlığının gelişme sürecinde, kültürel evrelerin en uzunu (insanlık tarihinin neredeyse %99’u) ve Buzul Çağlarının, jeolojik ismiyle Pleistosen’in, kültürel karşılığı olan; insanlığın ilk ortaya çıkışından, M.Ö. yaklaşık 10.000 yıl öncesinde Neolitik Çağ’ın başlamasına kadar süren arkeolojik çağ. Bu çağı inceleyen arkeoloji dalı, Pleistosen arkeolojisi, ya da Paleolitik Çağ arkeolojisidir.

Paleolitik Çağ, insanın kanıtları bugüne kalan ilk aletleriyle başlar. Bu aletler yaklaşık 2,5 milyon yıl önce doğu Afrika’da yapılmıştır. Bu ilk taş alet kültürünün adı Oldowan’dır. Onu Acheul kültürü izler. Bu dönemde çeşitli insan türleri bir arada yaşamıştır. Ancak Afrika dışına ilk çıkan, Homo erectus’tur.

Paleolitik Alt, Orta ve Üst olmak üzere üç alt döneme ayrılmaktadır.

Alt Paleolitik Çağ’da, genellikle Homo erectus’un yaptığı kültürler egemenken,
Orta Paleolitik Çağ’da Neanderthaller ortaya çıkarlar. Ateşin yaygın kullanımı ve denetimi, mızrak gibi fırlatmalı aletlerin ortaya çıktığı dönem, Orta Paleolitik Çağ’dır.
Üst Paleolitik Çağ ise, yaklaşık 35 bin yıl önce başlar. Bu çağda etkin olan insan türü, modern insan olan Homo sapiens’tir. Bu çağda, mağara duvarlarına yapılmış resimler ve taşınabilir figürinlerden oluşmuş sanat, Avrupa’dan iyi bilinmektedir.
Epipaleolitik Çağ ise, doğayı denetimi altına almaya başlayananın, besin üretimine geçişinin hemen öncesinde yer alan çağdır. Anadolu ve Trakya için ise, bugüne kadar bilinen 212 Paleolitik/Epipaleolitik yerleşme arasında Yarımburgaz (İstanbul) veKarain (Antalya) mağaraları, bu çağı en iyi yansıtan yerleşmelerdir. Anadolu’dan bilinen en eski Paleolitik Çağ buluntu yerleri Kaletepe ve Dursunlu’dur. Kaletepe, Alt Paleolitik ile Orta Paleolitik çağlara ait yaklaşık bir milyon yıllık bir süreci yansıtan, Anadolu’nun şimdilik en uzun Paleolitik Çağ tabakalanmasıdır.

Orta Taş Çağı

Orta Taş Çağı bilinen diğer isimleri Yontma Taş Devri, Mezolitik Devir.

Dönem: M.Ö. 100000-M.Ö. 6000

İnsanların taşları yontmaya başladığı, taşları kendilerini savunmak ve avlanmak için kullandıkları devirdir. Basit aletler yapılmıştır. İnsanlar mağara duvarlarına resimler yapmaya başlamışlardır. Bu dönemde insanlar yaşamlarını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürmüşlerdir. İnsanlar bu çağda doğal sığınaklar sayesinde vahşi hayvanlardan korunmuşlardır.

Yeni Taş Çağı ( Cilalı Taş Devri, Neolitik Çağ. )

Gezegende yaşanan son buzul çağının sona ermesi ardından, insan topluluklarının yayılma eğilimi gösterdikleri ılıman iklim kuşaklarında, yepyeni bir evrimsel açılım yaşanmaya başlanmıştır. Buzulların çekilmesiyle ılıman iklim kuşağında gerek fauna gerekse flora, hem çeşitlilik hem de popülasyon olarak belirgin gelişmeler göstermiştir. Bu mevsimsel farklılıkların oldukça belirgin olduğu ve genellikle kurak sayılabilecek yaşam alanlarında ortaya çıkan ve yayılabilen türler, kaçınılmaz olarak dayanıklı, uyum sağlama ve üreme yetenekleri geniş, görece daha küçük cüsseli türlerdi. İşte bu ortam, insan topluluklarına geniş olanaklar sunmuştur.

Buğday ve arpa gibi yaygın ve kurak iklime uyumlu bitki türlerinin ve koyun, keçi, sığır gibi otçul türlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla insan topluluklarının yaşam biçimi de değişmeye başlamıştır. Doğaya doğrudan müdahale ederek, besin olarak kullanılabilecek bitki türlerini yetiştirme ve bazı hayvan türlerini evcilleştirerek sürüler oluşturmak, bu dönemin belirgin özelliği olmuştur.

İnsan toplulukları bu yeni yaşam tarzında iki ana kolda gelişme göstermişlerdi. Bazı topluluklar evcilleştirdikleri hayvanlardan oluşan sürüleri temel besin kaynağı olarak kullanırken bazı topluluklar ise sınırlı ölçüde de olsa bahçe tarımına başlamışlardır. Her iki ana kol da avcı-toplayı topluluklar olmaktan zamanla çıkmış, bir anlamda besin üreten topluluklar haline dönüşmeye başlamışlardır. Kuşkusuz ağırlıklı olarak tarımla uğraşan topluluklar, avcı-toplayıcı toplulukların yaşam tarzını bırakarak yerleşik düzene geçmek zorunda kalmışlardır. Ağırlıklı olarak hayvan sürülerini kullanan topluluklar ise göçebe ya da yarı-göçebe topluluklar haline gelmişlerdir.

Ek Bilgi

Yeni Taş Devri ( Neolitik, Cilalı Taş Devri )

Cilalı Taş Devri

Dönem hakkında

Bu dönemde önceki devirlere göre daha sert ve daha düzgün taş aletler yapılmıştır. Topraktan veya kilden yapılan kaplar ateşte pişirilmiş, bunun sonucunda seramik sanatı başlamıştır. Bu devirdeki insanlar bilgi ve teknikte önceki dönemlere göre oldukça ileri bir düzeye çıkmışlardır. Kemik ve taştan daha kullanışlı aletler yapılmıştır. İnsanların yerleşik düzene geçmesi de bu dönemde meydana gelmiştir. Birbirine yakın aileler topluca bir yerde oturarak köyleri meydana getirmişlerdir. Böylece tarihteki ilk köyler kurulmuştur. Ayrıca insanlar tahıl üretimine de başlamış, hayvanlar evcilleştirilmiş, insanlar tüketicilikten üretici duruma geçmişlerdir. İlk defa ticaret başlamıştır.
İskoçya’da Cilalı Taş Devri’nden kalma bir yerleşim alanı.Gezegende yaşanan son buzul çağının sona ermesi ardından, insan topluluklarının yayılma eğilimi gösterdikleri ılıman iklim kuşaklarında, yepyeni bir evrimsel açılım yaşanmaya başlanmıştır. Buzulların çekilmesiyle ılıman iklim kuşağında gerek fauna gerekse flora, hem çeşitlilik hem de popülasyon olarak belirgin gelişmeler göstermiştir. Bu mevsimsel farklılıkların oldukça belirgin olduğu ve genellikle kurak sayılabilecek yaşam alanlarında ortaya çıkan ve yayılabilen türler, kaçınılmaz olarak dayanıklı, uyum sağlama ve üreme yetenekleri geniş, görece daha küçük cüsseli türlerdi. İşte bu ortam, insan topluluklarına geniş olanaklar sunmuştur.

Buğday ve arpa gibi yaygın, kurak iklime uyumlu bitki türlerinin ve koyun, keçi, sığır gibi otçul türlerin ortaya çıkması ve yaygınlaşmasıyla insan topluluklarının yaşam biçimi de değişmeye başlamıştır. Doğaya doğrudan müdahale ederek, besin olarak kullanılabilecek bitki türlerini yetiştirme ve bazı hayvan türlerini evcilleştirerek sürüler oluşturmak, bu dönemin belirgin özelliği olmuştur.

İnsan toplulukları bu yeni yaşam tarzında iki ana kolda gelişme göstermişlerdi. Bazı topluluklar evcilleştirdikleri hayvanlardan oluşan sürüleri temel besin kaynağı olarak kullanırken bazı topluluklar ise sınırlı ölçüde de olsa bahçe tarımına başlamışlardır. Her iki ana kol da avcı-toplayı topluluklar olmaktan zamanla çıkmış, bir anlamda besin üreten topluluklar haline dönüşmeye başlamışlardır. Kuşkusuz ağırlıklı olarak tarımla uğraşan topluluklar, avcı-toplayıcı toplulukların yaşam tarzını bırakarak yerleşik düzene geçmek zorunda kalmışlardır. Ağırlıklı olarak hayvan sürülerini kullanan topluluklar ise göçebe ya da yarı-göçebe topluluklar haline gelmişlerdir.
Konya’daki Çatalhöyük’ten bir görüntü.Özellikle tarım yapmanın öğrenilmesi bu toplumların beslenme ve yaşam tarzlarında kökten değişikliklere yol açmıştır. Büyük ölçüde rastlantılara, ileri derecede uzmanlaşmaya bağlı olan avcı-toplayıcı yaşam tarzı yerini, besin maddelerini stoklayabilen ve beslenme açısından daha güvenli toplumlar yaratmıştır.

Bu gelişmeler, “Neolitik Devrim” olarak adlandırılan ve insan topluluklarının yaşam biçiminde köklü değişikliklere yol açan bir süreçtir. Kuşkusuz gezegenin her yöresinde yaşamakta olan topluluklarda zamandaş olarak ortaya çıkmayan Neolitik Devrim, başlangıçta, Orta Doğu, Önasya, Uzakdoğu gibi, geniş ve düzenli akarsuların yaygın olduğu bölgelerde ortaya çıkmıştır.

Neolitik Çağ (Yeni Taş Çağı – Cilalı Taş) • Tarım keşfedilmiş. • Hayvanlar evcilleştirilmiştir. • Çanak çömlek yapımı başlamıştır.

Neolitik çağ, o Çanak çömlek öncesi Neolitik o Çanak çömlekli Neolitik olmak üzere ikiye ayrılır.

Çanak çömlek öncesi Neolitik Tarımın keşfedildiği ilk yer Orta Doğu’ da verimli hilal adı verilen bölgedir. Tarımın keşfedilmiş olması üretici ekonomiye geçişin başlangıcı olduğundan en önemli gelişmedir. Ayrıca bu dönemde hayvanlar evcilleştirilmiye başlanmıştır. Hatta köpek Mezolotik dönemde evcilleştirilmiştir. Köpek evcilleştirilen ilk hayvandır. Etinden, sütünden, yününden vb. faydalanmak amacı ile koyun, keçi, domuz ve sığır gibi hayvanlar daha sonraları evcilleştirilen hayvanlardır. Daha sonraki gelişmelerde, ev yapımı vardır. İlk önceleri dairesel kulubeler halinde başlayan ev yapımları, sonraları dikdörtgenler şeklinde gerçek ev görünümünde yapılmıştır. Doğal sonucu olarak köyler ortaya çıkmıştır. Uzun mesafeli ticarete konu olan ilk mal, obsidyendur. (Obsidyen, lav veya cam taşıdır. Siyah renkli volkanik taştır) Obsidyen alet yapımında kullanılan hammaddedir. Bu çağda bakırda kullanılmaya başlamıştır.

Çanak çömlekli Neolitik Bu çağda, avcılık tamamen terkedilmiştir. Artık besin üretimine dayalı ekonomi tamamen yerleşmiştir. Düzenli evler yapılmıştır. Bu evlerin ayrı ayrı odaları vardır. Ayrıca Jeriko ve Jarma (Filistin) gibi yerleşim yerlerinin etrafına sur duvarları yapılmıştır. Sur durvarları derin hendeklerle çevrilmiştir. Bu duvarların önemi, ortak emek gücünün kullanılması ve ileri düzeyde bir toplumsal örgütlenmenin görülmesidir. Bu dönemin sonuna doğru, ölüler evlerin tabanına gömülmek yerine yerleşim yerlerinin dışında bir yere gömülmeye başlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder