26 Nisan 2016 Salı

Hun Adı Ve Anlamı

Bu adı değişik şekilleriyle birlikte ilk önce Çin kaynaklarında bulmak mümkündür. Çin kaynaklarının bahsettikleri Çin'in kuzeyinde oturan bir takım kavimleri Hsiung-nuTarm ataları kabul eden H.N. Orkun, "İlk devirlerde Dağ Congları adıyla amlan bu kavim, daha sonraları, Hsiun-nyu, Hun-yü diye isimlendirilmişler, Çou sülalesi zamanında da Hien-yün ismiyle kaydedilmişlerdir. M Ö.IX. asırdan itibaren bu isimle amlan Hsiug-nulardan Han sülalesi (M.Ö. 206- M.S. 25) zamamndan beri doğrudan doğruya Hsiung-nu ismiyle kaydedilmeye başlanmıştır." demektedir. L, Rasonyı'de, "Asıl Hsiung-nuTara gelince M.Ö.VIII. yy.larda onlar Hoang-ho (Sarı ırmak) nehrine dayamyorlar. Çinlilerin bazı kısa süreli başarılar sağlayan karşı taarruzları onların gayretlerini kıramıyor ve Çin için gittikçe artan ciddi tehlike teşkil ediyorlar. Çin kralları M.Ö.300 sıralarında surlar inşa ederek akınları önlemeye çalışıyorlar. Büyük şeddin ve askeri yolların bazısını yaptıran İmparator Si-Huang-ti 210 da öldüğü sırada Hunlar çok kuvvetlenmişlerdi ve Asya'daki devletlerinin altın çağı başlamıştı." diyerek Hsiung-nuTarm M.Ö.VIII. asırdan itibaren Çinlilerce bilindiğini söylüyor. Halbuki, L.Ligeti, "Çin kayıtlarının Çin'in birkaç bin yıllık tarihinin daha fecrinde, Asya Hunlanm zikrettikleri ve mesela Hsiung-nu kavmi ceddinin M.Ö.XX. asırda hüküm süren Hia Çin hanedammn bir halefi olduğu kabilinden yazıları bugün de çok defa okuyabiliriz. Bununla beraber şayet Çin kayıtlarım yakından tetkik edecek olursak çok daha mütevazi neticelerle iktifa etmemiz icap edecektir. Çin medeniyeti hakikaten çok eskidir. Bununla beraber yakınlarda meydana çıkarılan Paleolitik, Neolitik buluntuları ve daha eski zamanlardan beri bilinen M.Ö. XII-XI. asırdan kalma parçalar halindeki Çin devri kemik kitabelerine rağmen en eski ve birbirini takip eden tarihi kayıtlar, M.Ö.IX-VIII. asırlardan daha eski değildir. Bunların da daha muahhar ve yazılı hatıraları zengin devirlere doğru muazzam fasıllarla devam ettirdiklerini, ayrıca not etmeliyiz.

Çin kavmi tarihini M.Ö. III. bine kadar çıkaran efsanevi an'aneler, M.Ö.VIII. asırda saray yazarları tarafından telif edilmek

suretiyle teşkil edildiğini modern ilmi tetkikler tesbite muvaffak olmuştur...
M.Ö.XXIV-XX. asırdan, muasır (veya muasır olmayan, fakat birdereceye kadar) tarihi vasfım haiz kayıtların, Hsiung-nu Tarla alakadar olarak bahis mevzuu dahi olamayacağı muhakkaktır.
Asya Hunlarımn Hsiung-nu adı ilk defa M.Ö.318'de Şimali Şansi'de vukubulan bir muharebe ile alakadar olarak geçer. Daha önceki zamanlara atfedilen bütün diğer kayıtların muahhar devirlerin ilavesi olduğu meydana çıkmıştır" diyerek bu görüşe karşı çıkmıştır. İ. Kafesoğlu'da "Çin kaynaklarında M.Ö.IV. asırdan itibaren Türk'lerle birlikte Moğol, Tunguz soyundan bazı grupları da ifade etmek üzere "Kuzey Barbarları Hanedanı" manasında olarak Hsiung-nu (Hsiung-nu) diye amlan bu kütlenin kesin tarihini M.Ö.IV. asırdan itibaren takip etmek mümkün olmaktadır. Hunlarla ilgili ilk tarihi vesika olarak bir anlaşma zikredilmiştir ki bu da, M.Ö.318 tarihlidir." diyerek L.Ligeti'ye katılmaktadır. Ayrıca L. Ligeti Çinlilerin çeşitli isimlerle zikrettikleri ve Hsiung-nu adına benzeyen bu kezey barbarlarının Hsiung-nu Tarla aynı olmadığım, yani Hien-yü, Hun-yü ve M.Ö.IX. asırda resmi bir isim olarak görülen Hien-yün adıyla Hsiung-nu adı, ayrıca gerek Hien-yün gerekse Hsiung-nu kelimeleriyle MI. asır önce zikredilen Kui, Kun, Hun, Kiüan, K'iüan barbar adlarının birleştirilmesinin dil ve tarihi sebepler dolayısıyla kabul edilemeyeceğini ileri sürmektedir. Bizce, L. Ligeti'nin ileri sürdüğü bu mesele daha geniş bir izaha muhtaçtır. Zira: B. Ögel'in daha önce verdiğimiz görüşlerinde bahsettiği, M.Ö. 1700 yıllarından sonra kendilerini göstermeye başlayan ve Büyük Hun Devletini kuracak olan Altaylı kavimlerin ÇinTe muhakkak ilişkileri vardı. Bu devre ait Baykal ve Selenga bölgesinde bulunan Çin yapısı malzemeler bu konuda bize bir malumat vermesi bakımından önemlidir. Ayrıca Çine yapılan Türk akınlarında en önemli yollardan biri olan Gobi Çölü çevresi ve bugünkü iç ve dış Moğolistan'da bulunan Cilalı Taş Devri kültür unsurlarının Orhun Nehri ve Baykal Gölü kıyılarındaki kültür unsurlarına çok benzemesi, buradaki ahalinin Çin'le olan ilgisini-Bu kültür, Çin kültüründen farklıdır. Ortaya koyduğu gibi, Büyük Hun Devletini kuran kabilelerin de bu bölgede tarih sahnesine çıkmaları tesadüf değildir. O halde Çin kaynaklarında bahsedilen Çin'e yapılan akınların ki; bu akınları yapanlar hakkında Han Sülalesine gelinceye

kadar önemli bir bilgi verilmemektedir. Altaylı kavimler, yani; Hsiung-nu kabilelerine akraba veya bizzat Hsiung-nu siyasi birliğine dahil kabiielerce (veya kavimlerce) yapılması gerekir. Öyleyse, Hienyü, Hun-yü, Hien-yün, Huei-fang ve nihayet Han sülalesi devrinde Hsiung-nu (Hiung-nu/Siüng-nu) diye geçen adlar arasında bir münasebet vardır. Esasında Çin hiyegroliflerinin çeşitli göçebe devletlerin devirlerine rastlayan farklı zamanlarda ne surette telaffuz olunduklarım Sinologlar daha tam olarak tesbit edememişlerdir.

Çin'e akın yapmak isteyen kuzeyli kavimlerin Gobi Çölü'nü geçer geçmez yorgun bir vaziyette Çinlilerle karşılaşmamak için Hunlardan önceki çağlarda Çin sınırındaki stratejik bölgelerde kurdukları ileri garnizonları var ki; bu garnizon ahalisinin meydana getirdikleri eserler büyük medeniyet eserleri olmasa bile özbeöz Hsiung-nu sanat eserleridir. Bu durumda muhtelif devirlerde Çin'e akın yapanlar Çinliyle temas edenler Hun-yü, Hien-yü Hien-yün v.s. gibi adlarla amlan Hsiung-nu Tardan başkası değildir. Ayrıca Çin'de sülâleler değiştikçe yeni sülalenin tarihçisinin mümkün olduğu kadar eski sülale tarihinde kullanılan tabirleri kullanmağa çalışması yüzünden Hsiung-nuTarm adlarının aynı kalmadığım da göz önünde bulundurmak gerekir. Aslında L.Ligeti, makalesinin bir başka yerinde "Bu kabile ve kavim adlarının Çin'ce izahı hakkında çok şey yazılmış ve münakaşalar olmuştur. Buraya dahil bulunmayan yalmz Kui'nin Çince bir manası vardır ve şeytan, cin demeğe gelir; buna bağlı bulunan Kui-fang ise "Demonlar Memleketi" demektir. Buna mukabil Hsiung-nu "Hiung Kölesi" demek değildir, Hien-yün "uzun burunlu köpek", Hiün-yü "pis kokulu bulgur" veya "Bulgur yiyen" manasının verilmesi yanlıştır. Burada Çin kaynaklarının bir barbar dili tesmiyesini, veya bunun herhangi bir variantım bütün ihtimallere göre, kasten pejoratip bir mana ifade eden yazı işaretleriyle dillerine nakletmiş olmaları ihtimali vardır" diyerek, Çinlilerin başka kavimlerin veya bir kavmin adım çeşitli şekillerde bozarak ve kendilerince aşağılayıcı manalar ifade eden şekillerle gösterdiklerini (bunuda kasten yaptıklarını) teslim ediyor. Gerçekten Hsiung-nuTarm münasebette bulunduğu diğer kavimler, mesela; Hintliler "Huna", Avrupalılar "Hunni" demek suretiyle bu Türk kavminin adım aslına en yakın şekliyle zaptetmişlerdir. " Hunni", " Huna" Hunlar demek olduğundan ortak kelime "Hun" dur. Aslında burada söz konusu olan

Hsiung-nu, Hunları tesbit eden Çince işaretlerin İngiliz usulü seslendirilmiş şeklidir. Aym işaretleri Alman sineloğu J.I.M. de Groot "Hung-no", Fransız E. Chavannes "Hiongnu" şeklinde seslendirmişlerdir. Bu seslendirmelerde "Hun" sesi kolaylıkla sezilmektedir. Eski Türkçe'de "h" sesi olmadığı, bunun yerine "K" kullamldığı malumumuzdur. Fakat, Türkçe'deki "k" sesi; yabancı dillere "h" sesi ile yer değiştirerek geçtiği gibi zamanla bizde de "h" sesi şekline dönüşmüştür (Kangı/hangi, Kah halı v.s. gibi). Bu durumda "Hun" kelimesinin Türkçedeki aslı "Kun" dur.
Hsiung-nu veya Hun kelimesinin manasına gelince: Ural Altay kavimlerinin en eski adları hep insan manasına gelen kelimelerden ibarettir. Bu noktadan hareket eden bazı batılı alimler (Gy. Nemeth, P.Pelliot, L. Hambis. F. Altheim v.b.) bu kelimenin de insan manasına geldiğini ileri sürmekteler. İ. Kafesoğlu'da bunlara dayanarak devletin sahipleri kendilerine, Türkçe'de "İnsan, Halk" manasında "Hun" (Khun) dediklerini belirtmektedir. "Hun" adı bir görüşe göre de, M.Ö.I. bin başlarında Kwan, Gun, V. asırdan önce Kun, IV-III. asırlarda ise Khun şeklinde telaffuz edilmişti" demekte ise de, H.N. Orkun "Fakat biz bunu kabul edemeyiz. Çünkü, bu kelime başka dillerde insan manasına gelirse de Türkçe'de böyle bir manası yoktur, ve bir kavim kendisine ad verirken başkalarından kelime almaz. Binaenaleyh bu sözü Türk dilinde mevcut bir kelime ile mukayese etmek lazımdır" diyerek buna karşı çıkmış ve Türklerin tonemizm (totemizm) neticesinde hayvan isimlerini kabile isimleri olarak aldıklarını, (Bir oğuz boyunun Alayunt/Ala: Alaca, yunt: at, Alayunt: Alacaat) Hun ismininde eski kaynaklarda (D.L.T. de olsa gerek) koyun manasına geldiğim belirttikten sonra, "binaenaleyh bizce Hun sözü koyun demektir. Bu taktirde koyun kelimesini de Çincedeki Hiung sözü ile mukayese edebiliriz" demektedir. Gerçektende bazı hayvan ve kuş adları daha sonraki devirlerde bile şahıs, yer, sülâle ve kabile adı olarak alınmış ve kul lam İmiş tır. (Tuğrul, Çağrıl, Arslan, Pars, Börü, Sungur, Aksungur, Doğan, Babur, Koç, Aşina/Kökbörü, Akkoyunlu, Karakoyunlu, Teke/Tekeli Karakeçili, Yunt Tepesi, Tekeçatı v.s. gibi) Hatta totemizm devrinden gelme koyun figürü bugün bile Doğu Anadolu (Kars-Iğdır) ve Azerbaycan bölgelerindeki Türk ahali tarafından mezar taşı olarak kullanılmaktadır.

Biz Hun-Koyun ilişkisinin teferruatına geçmeden önce Hsiung-nu

sözüne J.De Guignes ve batıda hazırlanan sözlüklerde hangi mananın verildiğini ortaya koyalım. Çince'de iki işaretle gösterilen Hsiung-nu (Hung-no, Hiong-no, Siüng-nu) kelimesinin, "Hiung" okunan işareti: "Göğüs, bağır, akıl, zekâ, hafıza, hatıra, dimağ" "nu" okunan işareti ise; "köle, esir, hizmetçi, alçaltıcı, aşağılatıcı terim, anlamlarım taşıdığını, ikisinin birden J. De Guignes'e göre, "Bedbaht Esir" manâsına geldiğini görmekteyiz. Çinliler "Hun" kelimesini ses bakımından Çinceye mal ederken kasıtlı olarak bu sese kendilerine has bir metodla aşağılayıcı, tezyif edici bir hüviyet vermekten kaçınmamışlardır. Juan-Juan ismini "küçük, küçücük kurtlar" şeklinde bir hayvan motifiyle tezyif ederek veren Çinlilerin, Hunluları insan vasıflarıyla aşağılama yoluna gitmeleri böylece Hun/Koyun tezini zayıflatıcı bir durumun ortaya çıkması dikkatimizi çekmekte ise de, göçebe Orta Asya Türkünün hayvansız, hele at ve koyunsuz düşünülemeyeceğini, bunlardan birinden bahsedilirken diğerinin de ifade edildiğini ve yukarıda sunduğumuz hususları göz önüne alırsak; ortaya çıkan durumun izahımn kolaylaşacağı kanâatindeyiz. Konuyu burada derinlemesine ele alacak olursak ileride vereceğimiz bir bölümü (Hun Kültürü ve Medeniyeti) burada incelemek durumunda kalacağız. Bu sebeple, meseleye derinlemesine girmektense Hun/Kun sözünün Türkçedeki varlığına ve manâsına geçmeyi daha uygun gördük.

Kun/Hun kelimesi Z.Gökalp, M.Ş. Günaltay, R.Nur ve G. Türükoğlu'na göre; Orkun, Ergenekon kelimelerinde de Kun ve Kon şeklinde mevcuttur. Fakat: B. Ögel Ergenekon Destanı'nm Câmi ût-Tevârih'teki (Reşideddin) metninin tercümesini verirken "Kon" sözünün manâsı "dağ beli, geçit" demektir. Ergenek ise "Sarp" anlamına gelen bir sözdür." tesbitini yapmıştır. Öyleyse Ergenekon kelimesindeki, geçit, bel manasına gelen "kon" un Hun kavim adıyla bir ilgisinin olmaması gerekir. Bu durumda H.N. Orkun'un varlığım tesbit ettiği (Hun sözünün) ve aşağıda sunacağımız görüşlerin dayandığı eski kaynak hangisidir? Hiç şüphesiz bu kaynak Hun kelimesinin Argu Türklerince Koyun (Kon/Koy) manâsına kullanıldığım haber veren Kaşgarlı Mahmud'un "Divan-ı Lügat it Türk"dür. M.Ş. Günaltay "Divan-ı Lügat it Türk"'e dayanarak "Hsiung-nuTann, Akkoyunlu ve Karakoyunlu aşiretlerinin ecdadı olan Hunlardan ibaret olduğu tezahür ediyor" hükmüne varmış ve Hun tarihine başlık olarak "Koyunlu Devleti" tabirini seçmiştir. Z. Gökalp ise, "Hun kelimesi Türk ve Türkçe olduklarında şüphe bulunmayan

"Ergenekon" ve "Orkun/Orhun" gibi tabirlerin içine lisanî bir unsur olarak girmiştir. O halde "Hing-nu" ve Hun tabirlerinin aslı Türkçe "Hun" kelimesi olduğuna, binaenaleyh bu eski Türk kavminin Türklerin kendilerince "Hun" adıyla adlandığına hükmedebiliriz.

"Hun" kelimesinin manâsına gelince; Mahmut Kaşgarî Lügatına göre (Mes'udî, Mürûcü'z-zeheb 1.213) bu kelime, Argu Türkçesinde "Koyun" manasınadır. M.Kaşgarî'nin "Istificab" ile "Balasagun" arasında oturduklarım haber verdiği bu Argu Türkleri ihtimal ki "Orgun/Orhun" Türkleridir. Bunlar tabi kendi adlarım en doğru şekilde muhafaza etmişlerdir. Sonradan Oğuzlar bu kelimeyi "Koyun" Şark Türkleri de "Koy" şeklinde muhafaza etmişlerdir. "Kun" kelimesinin manâsı bu şekilde taayyün edince, Eftalitlere verilen "Ak Hunlar" tabirinin de "Akkoyunlular" olduğu meydana çıktı.
Çinlilerin "Hsiung-nu" Avrupalıların "Hun" adım verdikleri kavmin Türklerce "Koyunlular" diye adlandığı anlaşıldı." R.Nur, bu görüşlere katılır mahiyette" Bunlara (Hiyongnu) son zamanlarda bizim alimlerimiz "Koyunlular" diyorlar. Bunun nereden geldiğini bilmiyorum. Vâkıâ Arapça, Acemce kitaplarda "kon" kelimesine tesadüf olunur, fakat bunlar Çinlilerin Hiyong-nuTarı mıdır? Kelimenin aslı "Hun" olmalıdır. Avrupalılar "Hiyong-nu" evlâdı olup Avrupa'ya gelenlere "Hun" demişler ki, bu mutlaka "Hun"dur. Fransızcaya Lâtinceden gelen bu kelimedeki "u" Lâtinler'de "ou" okunur. "Orhun" Coğrafi adı da bu iddiaya bir delildir. "Hun" "kon" şekline girebilir, fakat "Hun" ve "kon" un "Koyun" manâsına olduğunu bilmiyorum. Çağatayca'da "Koyun" "Koy" dur. Arkaik Türkçede acaba "Kon" mu? Fakat eski bildiğimiz XII asır evvelki Orhun abideleri Türkçesinde de -ki arkaik Türkçe diyoruz-"Koyun" "Koy" dur. Orhun stellerinden çok sonra yazılmış olan Divan-ı Lügat'it Türk Türklerden bir kabilede "Kon" un "Koyun" demek olduğunu bildirmesi, bu adı vermeye kâfi ve stelden kıymetli bir delil olmasa gerektir. Hiyong-nu "Hiyon-yu" suretinde de yazıldığından bu son kelime "Koyun" mu demek? "Nu" Çince "Li" manâsına mı? Zannımca "Esir" demektir. Yoksa "Li" Türkçe şimdiki tarih istilâhı mı olarak konuyor? O halde "Nu" ve "yu" ne oluyor. Bence bugün bu Çince adların Türkçelerini bulmak mümkün değildir. Eğer bu tefsir sureti doğru ise pek güzeldir. O suretle umûmen kabul edilmelidir. Çünkü bunların Türkçe orjinal adlarım bulmaya pek muhtacız" demekle birlikte kesin bir

şey söyleyememiş ve bir çok soru ortaya koymuştur.R.Nur zamamnda Türk Tarihi üzerine yapılan araştırmaların azlığı ve kaynakların durumu haliyle ona bu sorulan sordurmuştur. Bugün Türk Tarihi çalışmalarının ilerlemiş olması sebebiyle bu soruları cevaplandırmak artık mesele değildir. Dolayısıyla, R. Nur'un görüşlerinin tahliline girmeden, yukarıda sunduğumuz bilgiler ışığında Hun adı ve manasımn özetle ortaya koyarak konuyu bağlamak istiyorum.
Adı Çin kaynaklarındaki işaretlerin; Hsiung-nu, Hsiung-nu, Hiong-nu, Hung-no, Siüng-nu şekillerinde transkripsiyonuy la tesbit edilen Orta Asya Türk kavminin adım Hind ve Avrupa kaynakları Hûna, Hunni şeklinde vermektedirler. Çinlilerin kasıtlı tahripleri neticesinde bile ortaya çıkan isim "Kun" olmaktadır. Kun/Hun kelimesine; Çince işaretlerle verilen manâlan kabul edemediğimiz gibi batılı bilginlerin mukayese yoluyla verdikleri anlamımda kabul edemiyoruz. Her şeyden önce adı geçen kavim Türk'tür ve adımn da Türkçe'de var olup olmadığına, varsa ne anlama geldiğine bakmamız gerekir. Bunun için de hiç bir zorlamaya girmeden bazı Türk kaynaklanndaki tesbitlere bakmamız kâfidir. Bengütaşlardan Kültigin'e ait olanının doğu cephesi 12. satırında ve Bilge Kağan'a ait olammn doğu cephesinin 11. satırında aynen "Tengri küç bir Türk üçün kanğım kağan süsi böri teg ermiş, yağısı koyn/kony teg ermiş". Bugünkü konuşulan şekliyle "Tanrı kuvvet verdiği için babam kağanın askeri kurt gibi imiş, düşmam koyun gibi imiş." denilmektedir. Buradaki Koy n/Kony, koyun manasına gelmektedir. Orhun alfabesinde "u" ve "o" sesi tek işaretle (>) gösterildiği gibi baştaki "k" sesi de "ok, uk, ko, ku" seslerini veren tek bir işaretle (i) gösterilmektedir. Dolayısıyla Koyn/Kony kelimelerini Kuyn/Kuny şeklinde de okumak mümkündür. Kelimedeki yn/ny sesi bugün sadece "n" harfiyle gösterilmektedir. Bilindiği gibi bugünkü kullandığımız lâtin alfabesi dilimizin bütün seslerine cevap verememektedir. Bana/Banga, Sana/Sanga, bin/bing (kastedilen binmek fiilinin emir kipi bin olmayıp, 1000 sayısıdır.) kelimelerinde görülen "gırtlak g" si de dediğimiz sesde olduğu gibi; gırtlakla dilin kökü arasında (dilin kökünün hafifçe kalkmasıyla) oluşan yn/ny sesine cevap veremediğinden bu sesde bugün " n" işaretiyle (harfiyle) gösterilmektedir. Bu sebeple Bengütaşlarda kaydedilen Koyn kelimesini bugün "kon" veya "kun" şeklinde yazmamızda bir sakınca olmadığı gibi, kelime ses itibariyle de bugünkü

"koyun" kelimesine çok yakındır. Ayrıca bu meselede, dillerin teşekkülleri esnasında ilk kelimelerin tek heceli olduğunu ve önceleri tek heceli olan bir çok kelimenin de daha sonraki zamanlarda çok heceli hale geldiğini göz önüne almalıyız. (At, it, taş, ok, od, kuş, ay, il v.b. gibi) Aslında Bengütaşlar Çinlilerin bazen kendilerince bilinen kavimlere, adı geçen kavimlerin kendilerine verdikleri addan büsbütün başka bir ad verdiklerini ortaya koymuştur. Meselâ, Çin kaynaklarında Kıtay kavmi ile birlikte zikredilen "Hi" kavmi Bengütaşlarda "Tatabı" şeklinde geçmektedir. "Hi" ile "Tatabı" arasında hiç bir benzerlik yoktur. Avrupalı bilginler bu iki adın aynı kavmin adı olduğunda hemfikirdirler. Çinli'lerin kasıtlı olarak hem ses, hem de anlam bakımından bozdukları, (her ne kadar Çince işaretlerin traskripsiyonu ile ortaya çıkan Hiyung kelimesi ses itibariyle koyun/koyn kelimesine benzese de) fakat, Hind ve Avrupa kaynaklarının aslında yakın bir şekilde zaptetmeleri neticesinde tesbit edebildiğimiz ve Bengütaşlar'da koyun manasına kullanıldığını yukarıda ortaya koyduğumuz bir Türk kavminin adı olan Kun/Kon kelimesininde daha sonraki devirlerde bile (bir başka Türk kavmi olan) Argu Türklerince aym anlamda (Koyun manâsına) kullanılarak yaşatılmakta olduğunu Kaşgarlı Mahmud Divan-ı Lügat'it Türk'de bize haber vermektedir. Ayrıca, Kaşgarlı Mahmud'un Argu Türklerini XI. yy .da yukarıda verdiğimiz görüşlerinde Z.Gökalp'inde dikkat çektiği gibi Hunlarm ortaya çıktıkları bölgeye yakın bir yerde tesbit etmesi çok manidardır.

Bütün bu bilgileri netice olarak özetlersek; Türkler çeşitli hayvan adlarını, şahıs, yer, sülâle ve oymak ismi olarak kendileri aldıkları gibi başkalarına da vermişlerdir. Bu durumda Çinlilerce Hsiung-nu (v.s.), Hindlilerce Hûnna/Hûna, Avrupalılarca Hunni diye adlandırılan Türk kavminin adı, Türk kaynaklarında Türkçe koyun manasına gelen "Hun"dur. Bu ad önce iktidarın yani bir sülâlenin adı iken daha sonra siyasi birliği meydana getiren ve çoğu Türk olan kabilelerin ortak adı olmuştur. Bu sebeple biz bu Türk devletini belirtirken bundan böyle "Hun" adım kullanacağız.

KAYNAK: Doç. Dr. Salim CÖHÇE, Türk Tarihine Giriş, ELAZIĞ 1995, ÇagOfset Matbacılık, s. 60-68

3 yorum:

  1. Hung Moğolca kuğu demek,bizdeki kuguogulları Rusya'da lebedev Mete Han'ın torunları,zaten hungry kuğu ülkesi demek,hun değil hung ve çok cahilsiniz

    YanıtlaSil
  2. Ya aşırı uzun kisa olabilirdi ama güzel yani kötü değil

    YanıtlaSil