26 Nisan 2016 Salı

Hunların Milliyeti

H.N. Orkun'un M.Ö.XX. ve XIII. asırlarda "Dağ Congları" mn Hiun-yu, Hun-yü ve sonrada Hien-yün şeklinde Çin kaynaklarında bahsedilen kavmin, Han Sülâlesi devrinde (M.Ö 206-Milattan Sonra 25) Hsiung-nu diye zikredildiğini belirtmesine karşılık L. Ligeti, "Asya Hunlarmm Hsiung-nu adı ilk defa M.Ö 318'de Kuzey Şensi'de vukubulan bir muharebe ile alakadar olarak geçer. Daha önceki zamanlara atfedilen bütün diğer kayıtlar sonraki devirlerde ilâve edilmiştir" der. Biz bu meseleyi ileride inceleyeceğimizden burada keserek şu veya bu sebeple varlıklarının daha eski zamanlardan beri bilindiğini kabul ettiğimiz, fakat Çin kaynaklarında M.Ö IV. yy.dan itibaren bilgi verilmeye başlanan Hsiung-nuTarın milliyeti meselesine geçelim. G. Türükoğlu, Hsiung-nu larm milliyetine ait görüşleri üç grupta toplamaktadır. Hsiung-nu sözünün Türkçe konuşan Kadim-Moğol, Tunguz v.b. oymakların Hun-Türk önderliğinde "Heterojen" bir topluluğu ifade ettiği görüşü bir kenara bırakılırsa Hsiung-nu Tarm milliyeti üzerinde ileri sürülen fikirleri şöyle ortaya koyabiliriz. Rahip Biçurin ve K. Shiratori; Moğoldur, St. Martin; Fin-Ugor'dur, J.De Guignes, J.Klaprothe, W.Eberhard ve P.Pelliot; Türk'tür diyorlar. Aslında K. Shiratori Hsiung-nuTarı önce Türk olarak kabul etmiş, daha sonra Moğol olduklarına hükmetmiştir. L.Ligeti, "Şu halde Proto Hunların daha Çin tarihinin en eski devirlerinde Çin'in Şimalinde mi yaşadıkları veyahutta oraya daha sonradan mı göç ettiklerini tayin etmek mümkün değildir." diyerek Hsiung-nuTarın kimliğini tesbit etmenin zor olduğunu belirtiyor. A. Von Gabain'in Türk-Moğol karışımı oldukları fikri gerçeğe en yakım gibi geliyorsa da B. Ögel, ırklar arasmdaki böyle bir karışmamn Hun Devleti'nin kuruluşundan sonra meydana geldiğini ortaya koymuş olması ve W. EberhardTn "Hsiung-nu kavimleri arasmdaki kuvvetli ahenk bize bunları

bir gruptan olarak tanıtıyor ve Türkleri de biz bu kavimler arasında görüyoruz. Buna mukabil acaba Hsiung-nuTarı, Türk olarak kabul etmek mümkün mü, değil mi sorusu hakkında muhakkak itirazlar yükselecektir. Benim için burada hiç şüpheye yer yoktur. Zira vaktiyle Hsiung-nuTarm kültür maddeleri olarak nelerden bahsediliyorsa, bunların tamamıyla aynıları, sonradan T'u-cüeTerde görülüyor ki bizim, bu T'u-cüeTerin "Türkler" olduğu konusunda hiç şüphemiz yoktur. Sonra bütün Türkler için bir hususiyet gösteren kurttan türeme efsanesi, Hsiung-nuTarda da vardır. Yine şimdiye kadar tetkik edilegelen Hsiung-nu dili bakiyelerinin bugün bile Türkler arasında kullanıldığı bu hakikati teyid eder". "Sonra şunu da ileri sürebiliriz; Hsiung-nu Tardan oldukları muhakkak olan aşağı yukarı yüz kabileden büyük bir kısmı Türk idi. Bazısı ise Türk değildi" sözleri Hsiung-nuTarm Türk olduklarını ortaya koyar. P. Pelliot'da en azından dil ve siyasi kadro itibariyle Hsiung-nuTarm Türk olduklarım ısrarla belirtmiştir. Gerçektende, Hsiung-nuTarm kurduğu siyasi birlikte Moğol, Tunguz gibi yabancı kavimler var ise de devleti kuran ve yürüten asıl unsur Türktür. Bu kanaati doğrulayan bir çok deliller vardır. Her şeyden evvel bu devlette bozkır kültürü hakim olup, Gök Tanrı'ya inanılıyor ve aile "baba hukuku" üzerine kurulu bulunuyordu. Yine Gy. Nemeth'e göre Hsiung-nu devletinde idareci zümre ve hanedamn dili Türkçe idi. Zaten bilinen ilk Hsiung-nu hükümdarları, (Shan-yüTeri) Türklükleri kesinlikle isbat olunan Tu-ku (Tu-cu-e) kabilesindendirler, Çin kaynaklarının Tuk-yu (Tu-ku/T'u-cüe/Tu-cu-e) lan da Hsiung-nu soyundan göstermeleri manidardır. Ayrıca atı ehlileştirerek dünya tarihine hediye eden Türklerdir. Hsiung-nuTarda at besleme ve terbiyesi çok gelişmiş olmasına rağmen Moğol ve Tunguzlarda domuz (Donguz) besleyiciliği çok gelişmiş idi. Türkler bu devirlerde de domuzla ilgilenmemişler. Bunun yerine koyunla ilgilenmişlerdir. G. Türükoğlunun tabiri ile "Bir Moğol'un zenginliği domuz sayısıyla ölçülürken, Türk'ün zenginlik ölçüsü sahip olduğu koyun sayısıdır. A. Von Gabain'in tesbitlerine göre Hsiung-nu Çin münasebetleri sebebiyle Çin yıllıklarında zaptedilen bir çok kelime (Tann, Kut, Börü, İl, Ordu, Tuğ, Kılınç v.b.) Türk dilinin en eski yadigarlanndandır.

KAYNAK: Doç. Dr. Salim CÖHÇE, Türk Tarihine Giriş, ELAZIĞ 1995, ÇagOfset Matbacılık, s. 71-72

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder