14 Temmuz 2016 Perşembe

İskitler’in Askeri Teşkilatı

İskitler yayıldıkları çok geniş coğrafyada, değişik kavimlerle karşılaşmışlar ve onlarla mücadele etmişlerdir. Onlarda askerlik ve ordu, bulundukları hayat şartları içerisinde hep ön plana çıkmıştır.

İskit ordusunun büyük bir bölümünü atlılardan meydana gelen süvari sınıfı oluşturmuştur. İskit askerî organizasyonunun ana kolunu bu süvari sınıfı meydana getirmiştir. İskit atlıları eyer kullanmışlardır. Bu özellikleri, onların Grek ve Roma gibi süvari birlikleri bulunmayan devletlere karşı büyük bir avantaj sağlamıştır (Vernadsky 1943: 51). İskitlerin kullandığı atların iskeletleri arkeolojik kazılar sonucunda kurganlardan çıkarılmıştır. Kuban bölgesinde bulunan kurganlarda çok sayıda at iskeleti ortaya çıkarıldığı gibi, Altay bölgesinde Şibe kurganında 14, Pazırık kurganlarında sayıla­rı 7 ile 14 arasında değişen at gömüleri ortaya çıkarılmıştır (Rolle 1979: 100-101). Bunlar binek hayvanları da dahil ölen beyin, haya­tı boyunca sahip olduğu hayvanlardı. İnanışa göre bey bunları öl­düğü zaman da kullanmaktaydı (Rudenko 1953: 148).

Savaş Taktiği ve Silahlar

İskit ordusu bozkır savaş taktiğini en iyi şekilde uygulamaktaydı. Bu, Darius'un İskitler üzerine yaptığı seferde açıkça görülmektedir.

Darius, İskit topraklarına vardığında İskit ordusu iki gruba ayrılmış ve geriye doğru çekilmiştir (Herodotos IV: 120). Bu çekilme esnasında İranlıların faydalanabilecekleri bütün kaynakları kurutmuşlardır (Herodotos IV: 122). İskitler İranlıların İskit ülkesinde daha fazla kalmalarını sağlamak ve onları güç duruma düşürmek istemişlerdir (Herodotos IV: 130). Böylece düşmanı daha içerlere çekerek yormayı, onları oyalayarak orada daha fazla zaman geçirmelerini, önlerinden çekilirken su alabilecekleri kuyuları doldurarak, otlan biçerek ve çekildikleri yerleri yakarak Perslerin ve hayvanlarının aç ve susuz kalmasını sağlamışlardır. Bunun sonucunda durumun kötüye gittiğini gören Darius, mecburen çekilmek zorun­da kalmıştır. Bu durum dahi İskitlerin askerî kabiliyetlerini ve plan­lı bir harp taktiği içerisinde hareket ettiklerini göstermektedir.

İskitlerin hepsi atlı ve ok atarak savaşmaktaydılar (Herodotos IV, 46). Eski bozkır toplulukları, özellikle Türkler aynı şekilde mücadele etmekteydiler. At üzerinde yayı etkili bir savaş silahı haline getirebilmişler ve "uzak savaş" usulünü benimsemişlerdi. At sayesinde sürekli manevra kabiliyetine sahip oldukları için uzaktan savaşı tercih ediyorlardı (Kafesoğlu 1989: 272).

İskitlerin silahlan ve savaş taktikleri üzerine yapılan modern çalışmalar tam olmaktan uzak olduğu halde, sayısız silah buluntuları ve savaş donanımlarının tüm takınılan savaş yöntemlerinin görünümünü vermektedir. Bu arkeolojik buluntular İskitlerin değerlendirilmesine önemli katkıda bulunmuştur. İskitlerin cenaze törenlerinin ölü ile beraber çok sayıda silahın gömülmesini zorunlu kılması arkeoloji açısından çok yararlı olmuştur. Çağlar boyunca soyguncuların yaptığı yağmalamaya rağmen, yeterli derecede silahlar geride kalarak kendilerini kullanan bu eski savaşçıların savaşma yöntemlerinin yeniden tespit edilmesini mümkün kılmıştır. Ancak yine de geride asıl materyalin az bir kısmı kalmıştır. Bu sınırlama ile bile, dünya tarihinde hiçbir toplumun İskitler kadar çok silah objesi­ni arkeologlara sağlamadığı tespit edilmiştir. Hayatı boyunca savaşa

koşacağı şekilde olmak üzere, bir İskitli ölü de öbür dünyaya silahlarını kuşanarak gitmektedir. Şüphesiz oradaki savaşlara ve her türlü askerî faaliyete katılması beklenmektedir. Tepeden tırnağa si­lahlanmış, kendilerine ayrıca yedek gereçler verilmiş olan ve toprağa gömülü savaşçılar, kendilerinin günlük hayatlarının bir yansımasını vermektedirler (Rolle 1980: 72).

Saldırı ve savunma silahlarının çeşitliliği ve çok gelişmiş olması son derece şaşırtıcıdır. Saldın silahları arasında yay ve ok ilk sırayı almaktadır. Bunlar sıradan insanların mezarlarında bile mevcut olup, İskitlerin eski kaynaklarda neden atlı okçular olduklarını açıklamaktadır. Ok üretimi büyük boyutlara varmıştır ve mezarlardaki tüm okluklarda yüzlerce ve bazen birkaç ok kılıfı içinde yedek cephane oluşturacak binlerce ok yer almakta ve savaştan önce bu okların uçları jilet keskinliğine getirilmektedir.

Tipik İskit yayı, bileşik küçük bir yaydır. Uçları özel kaplama maddeleriyle daha da sağlamlaştırılmıştır. İskitler bir kayışla bele asılarak taşınan "gorytus" adını verdikleri özel bileşik bir yay kutusu ve sadakın bulucusu olarak görülmektedirler. Askerler dolaşırken veya düşmanla sıcak temas sağlanmadan önce kirişli yay bu kutunun içinde taşınırdı. Kutunun ön tarafında muhtemelen okları ve tüyleri nemden korumak için okların muhafaza edildiği kapaklı özel bir cep vardı. Bu kombine kutu ve okluk profesyonel okçuların, ok atmaya hemen hazır olmalarım garanti ediyordu (Rolle 1980: 72-73).

Kaynaklardan okların zehirli olduklarını ve İskit ok zehrinin aşağı yukarı nasıl yapıldığım öğrenebiliyoruz. Zehri yapmak için İskitler, belirli zamanlarda bir cins yılanı (muhtemelen küçük engerekler) yakalar, gövdelerinin çürümesini beklerlerdi. Birtakım işlemlerden sonra zehir elde ederlerdi. Okların uçları bu zehre bulanırdı. Kanca uçlu ve zehre bulanmış bu ok uçlarından son derece korkulurdu; çünkü bunların çıkarılması son derece zordu ve çıkarma işlemi sırasında kurban çok büyük acı çekerdi. Üstelik, zehrin uzun vadeli hasara neden olduğu ve bu nedenle en küçük yaraların bile

büyük ihtimalle ölümcül olduğu hesaplanırdı. Çünkü bu tür bir ok için "çifte ölüm vaat eden" tabiri kullanılmıştır. (Rolle 1980: 73).

Ok menzilinin ne kadar olduğu hakkında yalnız tahmin yapıla­bilir. Çünkü orijinal örnek günümüze kadar gelmemiştir. Bir Olbia kitabesinden edinilen bilgiye göre, bir yarışmada ödül kazanan Olbialı Anaxagoras'm yaptığı uzun menzil atışı 500 metrenin üzerindedir. Bu şahıs büyük ihtimalle bir İskit yayı kullanmıştır (Rolle 1980: 74). İskitlerin kullandığı okların menziline doğu bozkırlarında kullanılmış olan okların menzillerinin katkı sağlayacağını ya da bu hususta bir fikir verebileceğini söylemek mümkündür. Belgelerden çıkartılan bilgilere göre, eski Türk kültür çevrelerinde okların menzili 660-884 metre arasında değişmekteydi (Kafesoğlu 1989: 272). Buradan edinilen bilgiler İskit oklarının da aynı şekilde olduğunu düşünmeyi mümkün kılmaktadır.

İskitler yay ve oktan başka kılıç, mızrak ve balta gibi silahları da kullanmaktaydılar. Onlara ait bu araç ve gereçler hem yazılı belgelerden hem de arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılmış çok sayıda buluntudan anlaşılabilmektedir.

Kadın Savaşçılar: Amazonlar

Eskiçağ zaman dilimi içerisinde erkeklerin yanında veya erkeklere karşı savaşan kadınlar veya kadın grupları hakkında anlatılan efsane ve hikâyeler bulunmaktadır. Grekler böyle kadınlara Amazon adını vermişlerdir. Herodotos'un verdiği bilgiye göre, Karadeniz'in kuzey bölgesindeki bu kadınlar İskitlerce "Oiorpata" olarak anılmaktadırlar. Bu terim "oior", "erkek" ve "pata", öldürmek sözcüklerinden türetilmiştir. Böylece "erkek öldürenler" anlamına gelmektedir (Herodotos IV: 110). Yazılı kaynaklarda Amazonlar hakkında verilen bilgiler tek başına fazla bir değer taşımamaktadır. En iyi bilinen kadın birliği Hector'un ölümünden sonra Truva'ya giren Amazonların lideri Penthesilea'nm başkanlığındaki Karadeniz'in güneyinden gelen orduydu. Atlı genç kadının miğferi, göğüs zırhı,

baldır zırhlan ve çift yarım ay şeklinde kalkanı bulunuyordu. Silahları ise, kılıç, çift ağızlı savaş baltası ve mızraktı; aynı zamanda yay ve ok da kullanmaktaydı ve okluğu, hareketli atının terkisinde taşıyordu (Rolle 1980: 94). Herodotos da İskit ülkesi ve doğusundaki Sauromat ülkesiyle ilgili birçok Amazon hikâyesinden söz etmektedir (Herodotos IV: 110-116). Burada verilen en kayda değer bil­gi onların ata binip ok atmaları, savaşmaları, düşman öldürmeleri ve erkekler gibi giyinmeleridir.

Yazılı belgelerde geçen bu bilgileri arkeolojik kazılar sonucunda ortaya çıkartılmış buluntular da doğrulamıştır. Özellikle Ukrayna'nın güneyinde 1950'li yıllardan beri yapılan kazılarda çok sayıda Amazon mezarı bulunmuştur ve hatta Kafkaslar'da bile bu tür mezarlar ortaya çıkarılmıştır. Bu mezarlarda ziynet eşyalarının yanında savaş araç ve gereçleri bulunmuştur. Bu tür buluntular arasında oklar, okluklar, mızraklar bulunmuştur (Rolle 1980: 96).

Silahlarını kullanmakta gösterdikleri teknik, ustalık ve yetenek, fiziksel güçleri erkeklerden daha az olan Amazonlar için son derece önemli olmalıydı. Bütün Amazon mezarlarında bulunmuş olan yay ve okların asıl silahlan olduğunu tahmin etmek rastlantı değildi. Çeşitli spor ve avlanma etkinlikleriyle yoğun kas eğitimi yaptıkları hal­de erkeklere göre yine de zayıf kalan kadınların kas gücü için yay ve ok en uygun silahtı. Erkekler gibi belirli ve sürekli eğitim sonucu kazanılabilen dayanıklılık, güç, sürat, ustalık ve çeviklik Amazonlar için son derece önemliydi. Bu nedenle genç kızların mezarlarında bi­le silah bulmak şaşırtıcı değildir. Avlanma ve savaşma, hızlı tepki vermek için yetenek gerektirmekteydi ve başlıca silah olan yay, değişkenlik göstermeyen soğukkanlı bir dikkat gerektirmekteydi. Savaşlar, üzengisi olmayan at üstünde yapılırdı; dolayısıyla hayvanın her şartta çok iyi kontrol edilmesi ve göz, kol ve soluğun tam bir uyum içinde olması gerekliydi. Uzaklığın doğru olarak algılanması çok iyi bir zamanlama için son derece önemliydi (Rolle 1980: 98).

KAYNAK: İskitler. İlhami DURMUŞ. Kaynak Yayınları. 2007. s. 98-102

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder