22 Aralık 2009 Salı

Tarihi Devirler


İlkçağ—Yazı ile başlar (MÖ. 4000,3500)Ortaçağ—Kavimler göçü ile başlarYeniçağ—İstanbul’un Fethi (1453)Yakınçağ—Fransız İhtilali (1789)*(İnsanlık tarihi için önemli olaylar çağların başlangıcı kabul edilmişlerdir.)Tarihöncesi (Prehistorik) Devirler:*Kaba Taş Devri: Henüz alet yok. Sivri cisimler kullanılır. Bitki kökleri, toplayıcılık ve avcılıkla beslenilir. Dönemin sonuna doğru üretim ekonomisine geçilmiştir.*Yontma Taş Devri: Taşlar, çakmak taşı yontularak savunma amaçlı kullanılmıştır.-Soğuklardan dolayı mağaralara ve ağaç kovuklarına çekilmişlerdir.-Mağaralara hayvan resimleri çizmişlerdir.-Dönemin sonlarına doğru ateş bulunmuştur.*Cilalı Taş Devri: Buzullar kuzeye doğru çekilince insanlar mağaralardan çıkmışlardır.-Çanak-çömlek kullanıldı. Toprak ve kilden kaplar yapıldı.-Tarım yapıldı (arpa, buğday). Örgüler kullanıldı.-Yerleşik hayata geçildi.-Taş ve kerpiç kullanılmaya başlandı. Kamıştan kulübeler yapıldı.-Dolmen ve Menhir denilen mezarlar yapıldı.-Hayvanlar evcilleştirildi.-İlk insan toplulukları oluştu.-İlk üretim ile ticaret yapılmaya başlandı.Maden Devri:*Tarih Biliminin Diğer Bilimlerle Münasebeti:Coğrafya-Yeryüzünu ve iklimi inceler..Arkeoloji- Kazı bilimiEpigrafya-Kitabeleri incelerPaleoloğrafya-Yazı bilimi. Eski yazıları inceler.Nümizmatik (meskukat)- Para bilimi. Paralar basıldıkları dönem için önemlidir.Filoloji- Dil bilimi. Kaynakları dil açısından inceler.Etnografya-Kültür bilimi. (Örf, adet, gelenek)Heraldik-Mühür bilimiKronoloji- Takvim bilimiSosyoloji- Toplum halindeki insanı incelerDiplomatik- Belgeler bilimidir. Resmi vesikaları inceler.Karbon 14 Metodu- Yaş tesbiti yapar.Soy kütüğü- Şecere bilimiAntropoloji- Toplumun soy özelliklerini inceler.Arkeometri-Senaoloji-Onomastik-İsim bilimiToponomi-Yer adları bilimiSigolografi- Arma bilimiAntroponomi- Şahıs adları bilimiHidronomi- Su adları bilimiPsikoloji- İnsanın mahiyetini ve karakterini inceler.



Tarih Yazıcılığının Evreleri


-Kronik (Haberci) Tarihçilik: En ilkel şekli Anallardır.-Rivayetçi (Hikayeci) Tarihçilik: Sebep-sonuç ilişkisi üzerinde durmaz. (Herodut, Taberi)-Öğretici (Prağmatik, faydacı) Tarihçilik: Kişilerden ve olaylardan ders alınmasını sağlamak için )-Sosyal Tarihçilik: Öğretici tarihçiliğin hissi yönlerinden arındırılmış şekli.-Felsefi Tarihçilik: Değişik kültürleri inceleyerek biri birine etkileşimlerini inceler.-İlmi Tarihçilik: Neden-nasılcı tarihçilik-Materyalist, Kültürel, Pozitif (vs) Tarih çeşitleri....*Kapsamına Göre:-Genel Tarih: Geniş bir coğrafyadaki millet yada devletlerin tarihini inceler: Avrupa yada Asya Tarihi gibi...-Özel Tarih: Bir milletin yada devletin tarihini inceler: Türk Tarihi, Artukoğulları Tarihi.. gibi*Tarihin Tasnifi: Tarihin öğretimini ve araştırılmasını kolaylaştırmak için yapılır. Zaman, mekan ve konu olmak üzere üç şekilde tasnif edilir.Örnek: Zamana Göre: XVIII. yy. Osmanlı Islahatları.Mekana Göre. Malatya TarihiKonuya Göre: Osmanlı Kültür Tarihi, Dinler Tarihi (vs).*Tarih Bilimi zamana göre aşağıdaki şekilde tasnif edilir:Tarih Öncesi Devirler: (Prehistorik)Taş Devri : Maden DevriKaba TaşBakır Devri Yontma TaşTunç DevriCilalı TaşDemir Devri*(Tarih öncesinin devirlere ayrılması, kullanılan aletlere göre yapılmıştı.)




18 Aralık 2009 Cuma

Feodalite


http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/ff/SDJ_Harlech_Castle_Gatehouse.jpg


Roma İmparatorluğu yıkıldıktan sonra barbar kavimler, Avrupa'nın çeşitli bölgelerinde devletler kurdular. Krallar, Roma kanunları ile kendi geleneklerini birleştirerek yeni düzenlemeler yaptılar ve ülkelerini kontluklara, onları da daha küçük idari birimlere ayırdılar. Buralara barbar şeflerini atayarak bazı ayrıcalıklar verdiler.

Kavimler Göçü'yle başlayan karışıklıkların etkisiyle büyük toprak sahipleri ve çiftçiler, hayatlarını devam ettirebilmek için güçlü kişilerin koruması altına girdiler. Halkın himayesi altına girdiği kişilere süzeren, himaye edilen halka da vassal adı verildi. Senyörler, bağlılıkları karşılığında sahip oldukları toprağın işleme hakkını kira karşılığında verdiler.
(Vassal: Avrupa'da derebeylik döneminde krala bağlılığını bildirip kendi halinde hüküm süren yönetim elemanları. bu adamlar istedikleri yerlere biat ederlerdi. bu şekilde ülkelerin sınırları çiziliyordu. dıştan bir tehlike gelmediği sürece rahatları yerindeydi... kaynak)

Feodalitenin temel özelliği siyasi bölünmüşlük ve sosyal eşitsizliktir. Senyörler, topraklarında yaşayan insanların üzerinde mutlak haklara sahiptirler. Her senyör, ayrı bir silahlı güce sahiptir ve her senyörün bölgesinde ayrı kurallar geçerlidir.

Avrupa'da siyasal ve sosyal bölünmüşlük, bölgesel ekonomik faaliyetler, insanlar arasında dil, davranış ve dünya görüşü bakımından farklılıklar doğmasına neden olmuştur.

Feodalite, bütün Ortaçağ boyunca devam etti. 15. yüzyılda; barutun ateşli silahlarda kullanılmasıyla sona erdi. Feodalitenin yıkılması, mutlak krallıkların güçlenmesini sağladı. Yeniçağ başında Almanya dışında feodalite yıkıldı. Almanya'da ise Yakınçağ'da ortadan kalktı. Feodalite devam ettiği süre içerisinde Avrupa'da sosyal adalet kurulmamış, bu nedenle halk, çeşitli sınıflara ayrılmıştır:

Asiller

Ortaçağ Avrupası'nın en imtiyazlı sınıfı asillerdi. Bunların en üstünde senyör denilen derebeyleri bulunurdu. Senyörlerin en büyüğü kraldı. Derebeylerden sonra sırasıyla dükler, kontlar, baronlar, vikontlar ve şövalyeler yer almıştır. Asiller, her türlü hakka sahipti.

Rahipler

Asillerden sonra en imtiyazlı sınıftı. Papa'ya bağlı olarak çalışırlardı. Kilise topraklarında senyörler gibi yaşarlardı. Ortaçağ'da önemli miktarda toprak elde ederek zenginleşmişlerdi. Vergi ve askerlikten muaf tutulmuşlardı. Hem devlet hem de din işleriyle uğramışlardır.

Burjuvalar

Kasaba ve şehirlerde oturup ticaret ve sanayi ile uğraşanlara burjuva denirdi. Senyörlere belli miktarda para vererek onların himayesinde yaşarlardı. Zamanla zenginleşen burjuvalar, senyörlerden para ile bağımsızlıklarını satın alarak tam serbestlik gibi imtiyazlar elde etmişlerdir.

Köylüler

Ortaçağ Avrupası'nda en kötü şartlar altında bulunan sınıftı. Köylüler iki kısma ayrılmıştı. Serf adı verilen köylülerin hiçbir hakları yoktu. Efendileri için tarlalarda çalışırlar ve kazançlarını onlara verirlerdi. Toprakla beraber alınıp satılırlardı. Araziden ayrılma imkânları kesinlikle yoktu. Serbest Köylüler, ekip biçtikleri topraklardan kazandıklarının bir kısmını senyöre vergi olarak verirlerdi. İstedikleri zaman başka bir yere gidebilirlerdi. Malları da çocuklarına kalırdı.

geçmiş tarih


thumbnailTarihin olguları asla tamamen nesnel olamaz. Çünkü ancak tarihçinin kendilerine atfettiği anlam aracılığıyla tarihsel olgu haline gelirler.
bu "anlamaya çalışma" çabalarının geleneksel tarih yazımı yöntemleri, klasik kurumsal analizler ya da yazılı belgelerin çözümlenmesi yoluyla yapılamayacağının farkındadırlar. Geçmiş, şimdiye değin yazılı kültür aracılığı ile aktarılarak tarih olduğu için, bazı grupların bu aracı kullanamamaları, ya da yazdıklarını daha sonra aktarma şansına sahip olamamaları, onların tarihte görünmez olmalarına yolaçan nedenlerden biridir. Oysa geçmişi bu maddi tanıklıklar olmadan da tanıyabiliriz (Bloch, 1994: 130-131). Tarih yazıcıları, vergi toplama belgelerinin ya da fermanların karışık dilleri içinde kaybolacaklarına, o dönemin köylülerini, toprak ağalarını, senyörlerini anlatan romanları da okusalar, kadınların dokudukları halıları analiz etseler, kızılderililerin adlarının anlamlarını araştırsalar, kocakarı ilaçlarının reçetelerini anlamaya çalışsalar, geçmişin çeşitliliği bugüne daha iyi taşınabilirdi. Kuşkusuz gündelik hayatın bu şekilde yapılmış betimlemesi de tüm ayrıntılara ulaşmamızı sağlamayacaktır. Ancak bu tür girişimler, geçmişin derinliklerine ulaşma çabasının bir parçası olacaktır. Örneğin Lucien Febvre, bu çabayı şu şekilde dile getirmiştir:

Kuşkusuz tarih yazılı belgelerle yapılır. Ama yazılı belgeler yoksa onlarsız da yapılabilir ve yapılmalıdır...tarihçinin zengin buluşları arasında ne varsa hepsi kullanılarak yapılmalıdır. Sözlerle de tarih yapılabilir. Resimlerle de. Toprak parçasıyla da, çatı kiremitiyle de. Tarla biçimleri ve yaban otlarla da. Ay tutulmasıyla da, atyularıyla da. Jeologların uzunca taş kanıtlarıyla da, kimyacının kılıçların madeni üzerine yaptığı araştırmalarla da. Bir sözcükle: insandan kalma olan, insana bağlı olan, insana yarayan, insanın dile getirdiği ve onun varlığını, uğraşlarını, zevklerini ve yaşam biçimlerini anlatan ne varsa bunların hepsi ile tarih yapılabilir (Aktaran Carr ve Fontana, 1989:66).

Sözlü Tarih Nedir?


thumbnail

Yazılı kültürün bilimsel olarak tek referans kabul edilmesinden bu yana çok zaman geçti. Sözlü anlatım “havaya karışıp kaybolan değersiz bilgiler yığını” olmaktan çoktan çıktı. Gerek bilimsel gerekse kültür-sanat alanında uçucu sözün değeri giderek artıyor. Tarih alanında sözlü anlatıma hak ettiği yeri tekrar açmaya çalışan araştırma yöntemi ise sözlü tarih oldu.
Sözlü tarih, özellikle 1960′lı yıllardan itibaren ortaya çıkan yaşayan bireylerin belleğe dayalı sözlü anlatılarını arşive dayalı tarih yazımının önemli bir bileşeni olarak konumlandıran bir araştırma yöntemidir. Daha çok devlet arşivleri ile yazılan tarihin araştırma alanına sıradan insanları, gündelik yaşamı ve öznelliği dahil etme dürtüsüyle şekillenmiş ve ses kaydetme teknolojilerinin gelişmesiyle de desteklenmiş disiplinlerarası bir çalışma alanı olagelmiştir.
Sözlü tarihin birincil amacı, bireylerin yaşamöyküsü anlatılarını ses ve/veya görüntü yoluyla kaydederek bir arşiv oluşturmaktır. Bu arşiv, sözlü tarihçinin ilgi alanına bağlı olarak belirli bir tarihi dönem veya konu üzerine hazırlanacak ürünün ana malzemesini oluşturur. Bir birey, aile, topluluk, mahalle veya yöre de sözlü tarihin konusu olabilir. Yakın zamana dek sözlü tarih arşivleri çoğunlukla ses kayıtlarından oluşmakta, bu kayıtlar yazılı metinler üretmek için kullanılmaktaydı. Bugün, yeni teknolojiler multimedya ürünleri yaratmaya olanak sağlarken, postmodernizm tartışmaları bağlamında kimlik, anlatı, bellek ve öznellik gibi konular gündeme gelmiş ve bu iki gelişme, sözlü tarihin 2000li yıllarda ivme kazanmasına neden olmuştur.
Türkiye ise sözlü tarih alanında çok az çalışma yapılmış, potansiyel olarak çok verimli bir ülkedir. Son günlerde hem popüler kültürde hem de akademide bireysel tanıklıklara artan ilgi, Türkiye’nin sancılı demokratikleşme süreci ve bu sürecin beraberinde getirdiği çokkültürlü geçmişimizle yüzleşme gereksinimi, bireyselleşme sürecinin öne çıktığı ‘80 sonrası dönemde, ekonomik krize ek olarak kimlik sorunu ve katılımcı demokrasi sorunları; sözlü tarih yöntemine yönelik ilgi ve gereksinimi de beraberinde getiriyor. Yöntem olarak sıradan insanların öznel bakış açılarına odaklanan sözlü tarih, Türkiye’nin kültürel kimliği ve demokratikleşme süreci üzerine yapılan tartışmalara hem akademik ortamda hem de sivil toplum alanında önemli katkılar sunmakta. Aile tarihleri, köy ve mahalle tarihleri sözlü tarih yöntemi ile incelenerek gündelik hayatın tarihi kayda geçirilmeye başlandı. Bu tür çalışmalar sadece bilimsel açıdan değil aynı zamanda gündelik yaşam politikalarının dönüşümü açısından da çok önemli bir boşluğu dolduracaktır.

TARİH BİLİMİNE GİRİŞ

TARİHİN TANIMI: Tarih geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini YER VE
ZAMAN bildirerek, SEBEP-SONUÇ ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır.

TARİHİN KONUSU NEDİR? : Geçmiş zamanda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetidir.

TARİH ANLATIMINDA YER VE ZAMANIN ÖNEMİ NEDİR?
1)- Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın GERÇEK olup olmadığını anlarız.
2)- Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını
belirlememizde gereklidir. Çünkü o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman içindeki nüfusu,
o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler.

SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİNİN ÖNEMİ NEDİR?
Bütün olaylar bir zincirin halkalari gibi birbirine bağlidir. her olay kendisinden önceki olayın
SONUCU, kendisinden sonraki olayın SEBEBİ'dir. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız.

OLAY NEDİR? OLGU NEDİR?
OLAY: İnsanları ilgilendiren sosyal, ekonomik, kültürel, dini ve benzeri alanlarda meydana gelen
oluşumlardır.
OLGU: Oluşum süreci içinde ya da başka bir şeyin belirtisi olarak gözlemlenmiş olaylardan ibarettir.
Örnek: Anadolu'nun Türkler tarafından fethi OLAY'dır. Anadolu'nun Türkleşmesi OLGU'dur.

TARİH FELSEFESİ NEDİR?: Tarihi tecrübeleri günümüz meselelerinin çözümü için yeniden yorumlamaya Tarih
Felsefesi denir.

TARİHİN TASNİFİ(SINIFLANDIRILMASI)
1)- Zamana Göre Sınıflandırma: (Örnek: Ortaçağ tarihi,15. yüzyıl tarihi gibi...)
2)- Mekana(Yer) Göre sınıflandırma: (Örnek:Türkiye Tarihi,Avrupa tarihi gibi...)
3)- Konuya Göre Sınıflandırma: (Örnek: Tıp Tarihi, Sanat tarihi gibi...)

TARİHİ NEDEN SINIFLANDIRIYORUZ?
Tarihi Zamana, Mekana ve Konuya göre sınıflandırmamızın nedeni öğrenmeyi,öğretmeyi,araştırmayı
kolaylaştırmakdır.

TARİHİN YÖNTEMİ: Tarihi olayları araştıran bir tarihçi sırasıyla aşağıdaki yöntemleri uygular.
1)-KAYNAK ARAMA: Önce olayla ilgili kaynaklar aranır.
Kaynaklar 2'ye ayrılır:
1- Ana Kaynaklar(Birinci el kaynaklar): Olayın geçtiği döneme ait kaynaklardır.
2- İkinci El Kaynaklar: Ana kaynaklardan yararlanılarak hazırlanan kaynaklardır.
Ayrıca kaynakları YAZILI ve YAZISIZ kaynaklar diye de ikiye ayırabiliriz:
1- Yazılı Kaynaklar: Kitabeler, fermanlar, kanunlar, mahkeme kayıtları, noterlik yazıları,
gazeteler, dergiler vb...
2- Yazısız(Sözlü) Kaynaklar: Evler, kaleler, tapınaklar, heykeller, silah, eşyalar,
destanlar, efsaneler, fıkralar, atasözleri örf ve adetler vb...
2)- VERİLERİ TASNİF, TAHLİL VE TENKİT ETME:
a)- Tasnif(Sınıflandırma): Elde edilen bilgiler zamana, mekana ve konuya göre tasnif edilir.
b)- Tahlil(Analiz=İnceleme) : Kaynaklardan elde ettiğimiz bilgiler güvenilir mi?
Karşılaştırma yapılarak bilgiler bu yönde incelenir.
c)- Tenkit(Eleştiri): Elde edilen bilgilerin işe yarayıp yaramadığı, hangi bilgilerin
kullanılacağı belirlenir.
3)- SENTEZ(BİRLEŞTİRME): Kaynaklardan elde edilen bilgiler düzenlenerek yazılması safhasıdır.

TARİHE YARDIMCI OLAN BİLİMLER:
1)- COĞRAFYA: Tarih olayın geçtiği YER'in fiziki ve beşeri özelliklerini coğrafyadan öğrenir.
2)- ARKEOLOJİ(Kazı Bilimi): Toprağın ve suyun altında kalmış olan tarihi eserleri ortaya çıkarır.
3)- KRONOLOJİ(Takvim Bilgisi): Tarihi olayların zamanlarını belirleyerek, meydana geliş sıralarını
düzenler.
4)- PALEOGRAFYA: Eski yazıların okunmasını sağlayan bilim dalıdır.
5)- EPİGRAFYA(Kitabeler Bilimi): Taş, mermer gibi sert cisimler üzerine yazılan yazıları inceler.
6)- SOSYOLOJİ (Toplum Bilimi): Sosyal olayları inceler.
7)- ANTROPOLOJİ: Toplumların ırk yapılarını inceler.
8)- FİLOLOJİDil Bilimi): Dilleri ve diller arasındaki bağları inceler.
9)- ETNOGRAFYA: Örf,adet, gelenek ve görenekleri inceler.
10)- DİPLOMATİK: Günümüze kadar gelmiş olan resmi belgeleri, fermanları vb. inceler.
11)- HERALDİK (Mühür bilimi): Resmi belgelerdeki mühür, arma ve özel işaretleri inceler.
12)- NÜMİZMATİK(Paralar bilimi): Eski Paraları inceler.

Bunlardan başka tarihe yardımcı bilimler arasına felsefe, istatistik, psikoloji, astronomi, Tıp,
kimya gibi bir çok bilimi katabiliriz.